Hicrî 373 (M. 980) de Buhara'da Seci' adlı köyde ikiz iki oğlan doğmuştur. İbni Sîna ile kardeşi Ebulhâris. İki kardeş küçük yaşta ciddî öğrenim görürler.
İbn Sînâ, otobiyografisinde kendi adını “Ebû Alî el-Hüseyin İbn Abdullah İbn Sînâ” olarak verdiğine göre, Sînâ yakın veya daha uzak dedelerinden birisinin adı- dır.
(Sonra) tövbe etti ve bal şerbeti (şerâb el-asel) içti...." (İhbâr el-ulemâ, s. 247). Aynî şekilde, Fârâbî (870-950))'nin de, (—beslenmek maksadıyla—) reyhân'ı şarap (el- hamr el-rayhânî) üe havlân el-kulûb suyu'nu (mâ' kulûb el-haviân'ı) birbirine karıştırıp içtiğini, İbn Ebi Useybia (öl.
İbni Sina, İsfahan'da yaşadığı dönemde düzenlenen Hamedan seferi sırasında rahatsızlandı. Kendisine önerilen tedavileri uygulamayı reddetti. Mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve günlerini ibadet ile geçirdi. Haziran 1037'de 57 yaşında öldü.
İbn Sina genellikle Sünni Hanefi düşünce ekolü ile ilişkilendirilir.
İlgili 19 soru bulundu
Hemedan (Farsça: همدان, Hamadan), İran'ın aynı isimli Hemedan Eyaleti'nin yönetim merkezi olan şehir. Şehrin eski Farsça ismi Hegmetane, antik Yunanca'da ise Ekbatan'dır. Hemedan sadece İran'ın değil, dünyanın da en eski şehirlerinden biri olarak kabul edilir. İbn-i Sina'nın mezarı bu kenttedir.
İbn Sina müslüman mı? Kesin olmamakla birlikte büyük ihtimalle müslüman değildi ancak deist olduğunu söyleyebiliriz. Kaynak olarak kendi yazdığı kitaplar örnek gösterilebilir, ayrıca Gazali, İbni Sina ve Farabi'nin dini yorumları nedeniyle müslüman olmadıklarını söylemektedir.
İbn Sînâ'ya göre Tanrı, eşi ve benzeri olmayandır. Âlem, ontolojik anlamda, Tanrı'nın eşiti veya benzeri değildir. Gazzâlî ise; sebep-sebepli ilişkisini, zamansal ve mekânsal anlamda Tanrı ve âlem birlikteliği kabulü üzerinden filozofları eleştirmiştir.
İkinci olarak; “Allah cüziyyatı değil külliyatı bilir” ifadesi Gazali'ye göre bu yakla- şım dine öylesine zararlıdır ki şeriat binasını yerle bir etmektedir. İbn-i Sina ve Aristo felse- fesini tekfir ile itham etmesi de bu yüzdendir.
İbn-i Sînâ, 980 yılında Buhara (Özbekistan) yakınındaki Efşene'de dünyaya geldi. Daha 10 yaşlarında Kuran'ı ezberleyerek hafız olur.
Alî b. Sînâ yaklaşık 370 (980-81) yılında Buhara yakınındaki Afşana köyünde doğmuştur. Aslen Belhli olup Sâmânî Hükümdarı Nûh b. Mansûr döneminde Buhara'ya yerleşen babası Abdullah, İsmâilî görüşleri benimsemiştir.
Bu süreçte 'Tıbbın Kanunu' kitabını yazdı. Hamedan Emiri; İbn-i Sina'nın İsfahan valisiyle yaşamasından rahatsız olduğu için batılıların tabiri ile Büyük Üstada hapis cezası verdi. Savaş bitene kadar hapis edilen İbn-i Sina bu süreçte fazlasıyla sefalet ve zorluk yaşadı.
Gelen anne ve babasının mensup olduğu etnik köken, gerekse 'Sina' ismi üzerinden yapılan incelemeler bunun en önemli kanıtıdır. Tarihsel açıdan etnik köken olarak yapılan inceleme ve araştırmalar, İbn-i Sina'nın Türk olduğunu günümüzde ortaya çıkarmıştır. Yani İbn-i Sina'nın bir Türk olduğunu ifade etmek mümkün.
Celal Şengör'ün dediğine göre İbn-i Sina da kendi gibi dışkısını tatmış.
İbn Rüşd ise eserinde, "hem aklın bilgi için yetersizliğini söylüyorsun, hem bunu söylerken mantığa başvuruyorsun" diyerek Gazali'yi eleştirmiştir. Kitapta Gazali'den alıntılar yapılmıştır ve her alıntıyı İbn Rüşd'ün eleştirisi takip eder.
İbni Sina, M.S 980 yılında Samani Hanedanlığı topraklarında, Buhara yakınlarındaki bir köyde doğmuştur.
İbn Sînâ sudûr teorisini, varlığın, sebepten sebepliye aktarıldıkça yetkinliğinin azaldığı aktarıma dayalı sebeplik anlayışıyla kendisinin formüle ettiği “Birden bir çıkar” anlayışının belirleyici olduğu bir çerçevede ortaya koyar.
İbni Sina'nın insanın tanrısal âlemle ilişki kurabilmesi için öngördüğü yol, bir çeşit manevi sezgidir. Bu yolu “'Hay ibn Yakzan” ve “Kitab üt- tayr-Kuş kitabı” gibi eserlerinde açıklamıştır, İbni Sina'ya göre Allah bütün varlıktır, sırf iyiliktir. Gerçek varoluş yalnız Allah'a mahsustur.
İbn Sînâ'nın babası Sina oğlu Abdullah, Belh'li olup Şaman oğullarından ikinci Nuh ibn-i Mansur zamanında Buhara'ya gelmiş güvenilir ve kıymetli bir iş adamı idi. Kısa süre sonra terfi ederek Buha- ra yakınındaki bir kasabaya maliye memuru olarak görevlendirilmişti.
XI. yüzyırda İslam dünyasında yaşamış olan ve daha çok bir hekim ola- rak ad yapmış olan İbn Sina simya ve kimya ile ilgilenmiştir. İbn Sina'nın kimya ile ilgili iki makalesi vardır.
Eserlerinin en ünlüleri felsefe ve fen konularını içeren çok geniş bir çalışma olan Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ile El-Kanun fi't-Tıb'dır (Tıbbın Kanunu).
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri