Mümkün varlık, varlığı ve yokluğu kendinden olmayan; var olmak için kendi dışında bir varlığa bağlı ve bağımlı olan varlıktır. Mümkün Varlık, Allah'ın dışındaki her şey olarak da tanımlanmaktadır. Var olması da olmaması da birbirine denk olduğu için, mümkün varlık, varlığını kendi dışında bir sebebe muhtaçtır.
Varlığı başka bir sebepten olanın var olmadığı da düşünülebilir. Çünkü ona varlık veren sebep vermeyebilirdi veya o sebep var olmayabilirdi. Bu durumda zatı hakkında yokluk düşünülebilir olana mümkün varlık diyoruz. Varlığı zatı gereği olanın varlığı ise ezelidir.
İbn Sînâ'ya göre (1938:20) zorunlu ve imkânsız her ne kadar birbirinden uzak olsalar da zorunlulukta birleşirler. Biri var olmada, diğeri de olmamada zorunludur. Başka bir ifadey- le biri varlıkla, diğeri ise yoklukla özdeştir.
İmkansız varlık dış dünyada varolması çelişki içeren varlıktır. Bu varlık var olamaz. Onun zihinde bulunması onun varolduğu anlamına gelmez. Çünkü onun bu varlığı sadece kavramsal bir varlıktır ve dışdünyada onun varlığını gösteren bir varlık yoktur.
Zorunlu-mümkün ayırımını esas alarak bir bütün olarak varlığı inceleyen İbn Sînâ, bu ayırımı telif hayatı boyunca daha dakîk hale getirerek mahiyet, sudûr, hudûs (sonradan varlığa gelme), kuvve, madde, çokluk, kötülük gibi metafiziğin en temel kavramlarıyla imkân arasında sıkı bir ilişki ağı örmüştür.
İlgili 33 soru bulundu
Var olması da olmaması da birbirine denk olduğu için, mümkün varlık, varlığını kendi dışında bir sebebe muhtaçtır. Mümkün varlık yok iken sonradan var olduğu için, sonradan var olan varlık hükümlerine bağlıdır: hâdis olması, bâkî olmaması, gibi.
Zorunlu varlık ise her zaman var olur ve varlığı başka bir şeye bağlı değildir; kendi varlığını kendi içinden sürdürür. İbn Sina'nın felsefesinde "Kendiliğinden Var Olan" (Zorunlu Varlık), var oluşunun hiçbir dışsal öze, mahiyete veya nedenlere bağlı olmadığı bir kavramdır.
Yalnızca düşünür olarak değil yasa koyucu ve devlet adamı olarak da rol oynadığı sanılmaktadır. Parmenides'e göre, evrende değişen hiçbir şey yoktur. Gerçeklik, yani Varlık, mutlak anlamda Bir'dir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur.
Bütün olanların genel kavramı. Gerçek varlık ve düşünsel varlık olarak iki ayrı şekilde belirtilir. Gerçek varlık varoluş olarak belirtilirken, düşünsel varlık öz olarak belirtilmektedir.
Örneğin ilk İslâm filozofu olan Kindî (ö.866) varlığı bilkuvve ve bilfiil olmak üzere iki kısma ayırdıktan sonra bilkuvve varlığın imkândan başka bir şey olmadığını dile getirerek bilkuvve oluş ile mümkün oluşu özdeşleştirmiştir. Ona göre âlem bilkuvve sonsuzdur.
İbn Bînâ, kendisi gibi Türk asıllı Fârâbî (m. 870-950) doğrultu sunda filozof olmuş, (—zaten o da, Meşşâiler Okulu'na, mensuptur—) ve yine Türk asıllı bügin-filozof Bîrûnî (m. 973-1051) ile ilmî tar tışmalar yaparak, bilgin hüviyetini kazanmıştır.
İbn Sînâ'nın en tanınmış talebelerinden. XI. yüzyılda yaşayan müslüman astronom ve matematikçi.
Haricî varlık ise, zihin dışında, gerçekte bulunma anlamına gelmektedir.
Varlık, var olan her şeydir. Bu anlamda varlık, insan bilincinin dışında ondan bağımsız olabileceği gibi, insan bilincinin içinde ona bağımlı da olabilir. İnsan bilgisi, varolan şeylerin çeşitli nitelikleri hakkındadır.
Duyular aleminde, herhangi bir karşılığı olmayan, ancak zihninde tasavvur ya da hayal edilen varlıklara ideal varlık denir. Platon'a göre, sadece ideal varlıklar gerçektir. Duyular algılanabilen her şey geçici olduğu için sahtedir.
Fârâbî varlık kavramını zorunlu, mümkün ve imkânsız olmak üzere üç kavram içerisinde ele almaktadır.
Platon'a göre gerçek varlık idea, "düşünce varlığı"dır.
a-Gerçek Varlık:
Günlük yaşamda algılarımızla kavradığımız nesnelerin var olduğu kabul edilir. Örneğin; şu ağaç vardır, şu masa vardır, şu araba vardır gibi. Dışımızdaki bu tek tek nesneler birbirinden ayrı ve bilincimizden bağımsız olarak vardır.
Varlık yoktur
Antik Çin'de ortaya çıkan Taoizm, varlığın kabul edildiği haliyle bulunmadığını savunmaktadır. Tao öğretisi dışındaki her şey, bu görüş tarafından gerçek dışı olarak değerlendirilmektedir.
Gerçek kavramının felsefe tarihçileri tarafından “en genel anlamıyla, dış dünyada nesnel bir var oluşa sahip olan varlık, var olanların tümü, var olan şeylerin bütünü; bilen insan zihninden bağımsız gerçekliğe sahip var olan her şey” olarak tanımlandığı görülmektedir.
Kelime tanımı itibarıyla, bir genel anlamda felsefe de varolmama durumu olarak tanımlanır. Varlıkta eksiklik ya da bulunmayış durumu, mevcut olmama hali olarak belirtilir. Bu anlamda felsefi bir kategori olarak anlaşılır ve yokluk ya da namevcudiyet şeklinde kullanılır.
Ontoloji adıyla da bilinen varlık felsefesi, Antik Yunan'da ortaya çıkmıştır. Bu felsefenin temel soruları arasında ''varlık nedir'', ''varlık var mıdır'' ve ''var oluş bir nitelik midir yoksa bir olgu mu?'' soruları yer alır. Platon, varlığı duyular alemi ve idealar alemi olarak ikiye ayırır.
Aristoteles'e göre, düşüncenin ürünü olmayan düşünsel varlıklar, var olmak için başka bir şeye gereksinim duymazlar, tam tersine diğer bütün var olanların varlık nedenini oluştururlar.
Varlık felsefesinde iki tür varlık vardır; reel varlık ve ideal varlık. Reel (gerçek) varlık kavramı duyumsanabilir, dış dünyada var olan varlıklardır. İdeal varlık ise zihinde var olan, dış dünyada var olmayan varlıklardır.
*Arkhe: Varlığın ana maddesi, bütün varlıklarda var olan maddedir. Thales kendi sorduğu, Arkhe Nedir? Sorusuna “SU” diyerek cevap vermiştir. Felsefeden önce insanlar doğayı açıklamak için mitolojiden faydalanmıştır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri