Bir işin sonucunu başından hesaplama, düşünme anlamında bir terim.
Tedebbür; Kur'an'daki lafızların manasını derinlemesine anlamaya çalışmaktır. Tedebbür bazen açık lafızlar ile bazen de açık olmayan lafızlar ile Kur'an'da geçmektedir.
Fikr kökünden türeyen tefekkür de aynı anlamdadır (Lisânü'l-ʿArab, “nẓr”, “fkr” md.leri). Buna göre nazar ve tefekkür “bir işin âkıbeti konusunda düşünmek”, tedebbür ise “bir işin sonucunu başından hesap etmek” anlamına gelir. Aynı kökten gelen tedbir, tedebbürün sonucu olarak “gereken önlemi almak” demektir.
Tedbîr Kur'an'da daima Allah'ın yaptığı bir fiil iken, dört ayette yer alan tedebbür hep insanın yapması gereken bir fiil olarak karşımıza çıkar.
(ﺗﻔﻘّﻪ) i. (Ar. feḳāhet “fakih olmak”tan tefaḳḳuh) Fıkıhta bilgi sâhibi olma, fıkıh öğrenme: Kendi mütâlaa ve ikdâmı sâyesinde o küçük memlekette mükemmel sûrette tefakkuh etmeğe muvaffak olmuştu (Şemseddin Sâmi).
İlgili 43 soru bulundu
(ﺗﺪﺑّﺮ) i. (Ar. dubur “arka, son”dan tedebbur) Düşünme, tefekkür etme: İşiten, gören, tasarruf ve tedebbür eden sâde odur (Sâmiha Ayverdi).
Hatıra getirme, hatırlama: Mâzîmizi eyleyip tezekkür (Abdülhak Hâmit). 2. Birkaç kişi tarafından bir mesele üzerinde konuşma, müzâkere etme: Size bu vech ile nasîhat edişi, ona tâati tezekkürde bulunmanızı irâde eylediğine mebnîdir (Muallim Nâci).
Bir işin sonucunu başından hesaplama, düşünme anlamında bir terim.
kafa yormak manasına gelen, kendisinde zorluk çekerek gerçekleştirme anlamı olan tefeu'ul kalıbındaki arapça kökenli kelime.
Zihnin sebepler ve sonuçlar arasında bağ kurmasıdır. Derinlemesine bağ kurar, Sebep sonuç, İllet hikmet, eser müessir, fail fiil, Halik mahluk, sanat sanatkar, Hulasa, her şey her şeyle bir şey arasında bağ kuran düşünceye Teakkul denir.
Teyemmüm, su bulunmadığında ya da var olan suyu kullanma imkânı olmadığında abdestsizlik veya cünüplük gibi hükmî kirliliği gidermek amacıyla temiz toprak ya da toprak cinsinden bir şeye sürülen ellerle yüz ve iki kolun mesh edilmesi şeklinde yapılan hükmî temizlik demektir.
Tefekkür, İslam dininde günahlarını, evreni, varlıkları, doğayı, yaratıkları, kendini ve Allah'ı düşünmek; Allah'ın yarattığı varlıklardan, evrendeki düzenden ders çıkarmak demektir.
Ragıb el-İsfehanî'ye göre, bilinenden ilme varma kuvvetine fikr, bu kuvvetin faaliyetine de tefekkür denir. Tefekkür, günahlarını, mahlukatı ve kendini düşünmek Allah teâlânın yarattığı şeylerden ibret almaktır. Tefekkür, varlıklara bakarak Allah'ı görmektir. Her şeyde O'nun bir olduğunu gösteren delil vardır.
Bir şeyin sonunu düşünmek, tefekkür etmek, müdebbir olmak, tedbirli olmak. Arkasını dönmek.
Tefekkür: Îmânı fikretmek, düşünmek demektir. Düşünen bir kişinin ulaşacağı hudutları, o hudutlar içerisinde hareket etmeyi mümkün kılan bir seviyedir. Tezekkür: Konularını Allah ile tezekkür edebilecek seviyeye ulaşmış olan birisinin, ulûl'elbabın durumudur. Tezekkürde, konuları Allah ile müzakere etmek söz konusudur.
Sözlükte “hoş ve lezzetli olmak” anlamındaki tîb (tâb) kökünden türeyen tayyib duyuların ve nefsin haz aldığı, güzel, hoş ve lezzetli bulduğu şeyleri ifade eder.
Araplar bu sözleriyle muhtemelen şunu ifade etmek istemişler- di: Kimi zaman bir insan ölür kimi zaman da yaşar; ölmek ve yaşamak sadece “zaman”a bağlıdır. Burada sözü edilen zamandan maksat “dehr”dir.
Gizli hakikatleri konu alan ve bu yolla insanı mânevî kurtuluşa ulaştırdığına inanılan ilim.
Sözlükte “okumak, tâbi olmak” anlamındaki tilâvet masdar olup aynı kökün tülüvv (tilvün) masdarı da “izlemek, peşi sıra gitmek, uymak” demektir (Lisânü'l-ʿArab, “tlv” md.).
Ledün ilmi Allah'ın dilediği kullarına verdiği, olayların arkasındaki sırları ve gayb bilgilerini bilme yetisi olarak tabir edilebilir. Kehf Suresi 65. ayette Hz. Hızır'a Allah katından rahmet olarak ledün ilmi verildiğinden bahsedilir. Kıssada Hz.
İlk anlamı belli bir şekle ya da kalıba bürünmektir. Osmanlı döneminde devlete bağlı kurumları ve müesseseleri tanımlamak için de bu kelime kullanılırdı.
Tezekkür : Bir şeyi unuttuktan sonra hatırlamak ve ibret al- mak manalarına gelmektedir (3).
(ﻓﺠﻮﺭ) i. (Ar. fucūr) Ahlâk kurallarına aykırı yaşama, fuhuş ve zinâya dalma, sefâhat [Daha çok fısk ve fitne kelimeleriyle birlikte kullanılır]: Fücûra fıska onlardır kulavuz (Darir). Sensin veren ilhâm ile takvâyı, fücûru (Mehmet Âkif).
1. Döndürme, çevirme. 2. Dâire biçimine sokma, yuvarlak duruma getirme.
Müdebbir, idare etmek, sonunu düşünmek, tedbirli ve ihtiyatlı davranan kişi, iş ve davranışlarının sonucunu inceden inceye düşünerek hareket eden kişi anlamına gelir. Aynı zamanda bu kelime, tedbirli olmak anlamına da gelir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri