Büyük ölçüde sözlü kültür geleneğinin hakim olduğu ve heterojen bir takım özelliklere sahip olan Anadolu Alevîliği, Türklerin İslam'a giri- şiyle birlikte yaklaşık X. yüzyıldan itibaren başlayan bir süreç içerisinde doğmuştur.
Günümüzde Orta Asya ve Sibirya'da Şamanist inanca sahip Türkler hâlâ yaşamaktadır. Alevilik genel olarak bir Türk inanışıdır. Türklerin tarihte geniş bir coğrafyaya yayılmış ve sadece 16 imparatorluk kurmuş olması, birçok farklı kültür ile tanışması sonucunu doğurmuştur.
Tarihi olarak 9. yüzyılda oluşmaya başladığı 11. yüzyılda oluşumunu tamamladığı kabul edilmektedir. Bâtınîler inanışlarını tarih boyunca daîler aracılığıyla yaymaya çalışmışlardır. 11. yüzyılda Hasan Sabbah'ın görüşleri etrafında oluşan akım Fâtımîler tarafından desteklenmiştir.
Yine bu maddede, bugün asıl Alevi olarak tanınanların, Nusayriler ile 13. asırda Anadolu'daki etnik ve sosyal - dinî kaynaşmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan ve 16. asırda Safeviler'in propagandası ile gelişen Kızılbaşlar olduğu ileri sürülmektedir (Ocak, 1989: 368-369).
Alevilik, İslam inanç ve kültürünün temel değerlerinden birisi olan Hz. Muhammed'in kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali ve onların soyundan gelenlere duyulan sevgi ve muhabbet merkezli bir inanış hali olarak ifade edilmektedir.
İlgili 38 soru bulundu
Horasan'dan geldikleri bilinir. Kimi köylerin bugün bile Irak'ta (Musul) akrabaları vardır.
Alevi yerleşimlerinin en yoğun biçimde yaşadığı bölgeler ise; ilk olarak İç Anadolu bölgesi olmak üzere, ikinci Doğu Anadolu bölgesi ve üçüncünün ise Akdeniz bölgesi olduğu söylenebilir.
Fakat günümüzde Aleviler olarak bilinen iki inanç bulunmaktadır. Bunlardan biri, bugün çoğunlukla Lübnan, Suriye, Hatay çevrelerinde var olan Nusayrîliktir. Bir diğer oluşum ise XIII. yüzyılda Anadolu'daki etnik ve sosyal-dinî münasebetler nedeniyle meydana gelen Kızılbaşlık'tır.
Daha açık ifade etmek gerekirse Osmanlı merkez ordusu Bektaşi'dir yani Alevidir. Bektaşi tarikatı Yeniçeri ocağının lağvedileceği 1826 tarihine kadar el üstünde tutulur, devletten her türlü desteği görür.
Alevîler, Muhammed'in son Peygamber olduğuna, Ali bin Ebu Talib'nin ise Veliliğine (ya da İmamlığına) inanırlar.
Alevî içtihadına göre, en zirvedeki mürşîd, Hz. Ali ile Hz. Peygamber'dir.
Peygamber'e ulaşan Kadiri, Mevlevi, Bektaşi ve benzeri tarikatlara Alevi denilirken İslam Mezhepleri Tarihi'nde Alevi adı, çok genel bir anlamda, Şia ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.
Alevî nüfusu, Türkiye'de üçte biri İstanbul bölgesinde yaşayan Alevîler'in daha sonra en yoğun olarak bulundukları yöreler arasında Ankara, Adana, Bursa, Antalya, Aydın ve Damal şehirleriyle, Orta ve Doğu Anadolu'da yer alan Erzincan, Sivas, Malatya, Tunceli illeri gelmektedir.
Bu çerçevede Türklerin İslam'a girişinin Alevîliğin doğuşunda önemli bir başlangıç noktası olduğu ve bu süreçte kırsal kesimde yaşayan Türkmen Baba- ları ile göçebe Türkmenlerin Alevîliğin ilk örneklerini ortaya koydukları söylene- bilir.
Gusül ve abdest, Alevi inancında önemli bir yer tutar. Alevilikte vücudu yıkayıp temizlemek dışında iç temizliğinin şart olması gerektiğine önem verilir. Eline, diline, beline sahip olmak ilkesine bağlı kalmaya özen gösterir. O bakımdan ''tarikat abdesti'' alarak ikrarını devamlı kılmaya çalışır.
Maraş-Elbistan, Pazarcık ve çevresindeki Aleviler, Türkçe'nin yanı sıra Kurmanci konuşurlar. Ama bunlarda dinsel törenlerde Türkçe ayin yaparlar. Elbistan, Pazarcık, Kürecik, Adıyaman'ın bazı ilçelerindeki Aleviler Kürtçe konuşur. Ama bunlar da Kürtçe'yi sonradan öğrenen Türkmen boylarıdır.
Kısaca Osmanlı İmparatorluğu'nu kuranlar Yörük Alevileridir. Yani Ahilik edebi, ehlibeyt nefesi ile kurulmuştur. Bandı biraz geçmişe saracak olursak Peygamber Efendimiz Hakk'a rıhletinden önce bütün sahabeyi Gadir-i Hum'da toplayarak verdiği hutbede velayetin başı olarak İmam Ali'yi ilan etmiştir.
Özellikle sünni inancın dışındaki Alevi topluluk için, “Kızılbaş” veya “Rafizi” tabiri kullanılmıştır. Şah İsmail'in hayatını kaybetmesi neticesinde Anadolu'da yaşayan Kızılbaşlar İran'dan gerekli desteği bulamamışlardır.
Kuruluşundan itibaren Osmanlı Devleti'nin resmî din anlayışı, Sünnî İslam anlayışı çerçevesinde şekillenmiştir. Bu anlayış ise Osmanlı topraklarında hâkim konumda Mâtürîdîlik ve Eş'arîlik tarafından temsil edilmiştir. Osmanlıda Sünnî düşüncenin resmî din anlayışı olarak benimsenmesinde özellikle XV-XVI.
Neşet Ertaş da babası Muharrem Ertaş gibi Alevi'ydi. Aleviliğe mensup “Abdallar” diye tanımlanan bir topluluğa aitti. Neşet Baba, Aleviliğini öne çıkartan ve bu davayı güden birisi değildi. Çünkü o zaten “garip”di ve sırtında zaten taşımakta zorlandığı fazla sayıda yük vardı.
Günümüzde Arap Alevileri, Hatay, Adana, Mersin, Lazkiye, Tartus gibi kıyı illerde yaşamaktadırlar.
Temel inanç Alevilik, Hâkk-Muhammed-Ali üçlemesiyle Ehl-i Beyt ve On İki İmamları önemseyen Câferiyye Şiiliği ile ortak noktalara sahip olan bir yoldur. Alevilikte varlık birliği önemli yer tutmaktadır. Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini Hacı Bektaş-ı Velî'nin tespit ettiğine inanılır.
Tokat ve çevresinde yaşayan Alevi ve Bektaşi toplulukların çoğunluğu 13. yüzyılda bu toprakları yurt edinmiş göçebe Oğuz Türkmenlerden oluşmuştur (Coşkun, 2019, 56). 1344 yılında İlhanlılar' ın hakimiyetinin sona ermesiyle Oğuz boyları Anadolu'nun Tokat dahil çeşitli yerlerinde bağımsız yönetimler kurmaya ...
İlin yüzde doksanı Alevi-Bektaşi inancına sahiptir. Alevilik, Hz. Muhammed'in ve Hz. Ali'nin düşünceleri ve felsefesinin toplum inancına yerleşmesi ve buna bağlı olarak ta ehli-beyt sevgisi olarak ortaya çıkmıştır.
Ali kültü etrafında şekillendiğine inanma hali var. Bu inanca göre Ali, Aleviliğin temel kurucu mürşidi ve piri oluyor. Alevi dedeleri de Hacı Bektaş Veli'nin soy şeceresi üzerinden kendilerini Ali soyuna bağlamakta sakınca görmüyor. Nitekim Anadolu dışında Aleviliğin Ali soyu olarak görüldüğü bir gerçektir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri