Ölüm ile ilgili sorular ve farkındalık 3 yaş civarında gelişmeye başlar. Bununla birlikte çevrede “ölüm” kelimesini duyan ve ardından insanların mutsuz yüz ifadeleri takındığını gören çocuk,basit bir mantıkla ölümün üzücü olduğunu hisseder ve iyice merak etmeye başlayabilir.
Çocuklara ölümü anlatırken ölümün yaşamın sonu olduğu ve ölen kişinin hiçbir şekilde geri dönmeyeceği, ölümün vücut fonksiyonlarının durması anlamına geldiği (yani ölenin artık göremez, duyamaz, dokunamaz, koklayamaz, yiyemez, hissedemez ve hareket edemez olduğu) şeklinde ölümü somuta indirgemek gerekir.
Ölen bir kişi için gitti, uyuyor gibi ifadeler kullanmayın, öldü deyin. Ölümü hastalık ya da yaşlılıkla ilişkilendirmeyin. 'Dünyadaki tüm canlıların bir yaşam süresi olduğunu, yaşam süresi bitince ölündüğünü' söyleyin. Ölen kişilerin gömülmesi bu yaş grubundaki çocukları zorlayıcı bir bilgidir.
İlgili 29 soru bulundu
Bulüğ çağına gelmeden vefat eden çocuklar, berzah âleminde bir nevi cennet hayatı yaşıyorlar. Asıl cennete giriş, ancak kıyamet kopup mahşerden sonra gerçekleşir. Müminlerin ruhları “illiyun” denilen ve “yüksekler” anlamına gelen yüce makamlardadır.
Çocuklar biz farkında olduklarını düşünmediğimiz zamanlarda aslında yavaş yavaş ölümü tanımaya başlarlar. Okul öncesi dönem olarak ifade edilen 3-6 yaş arası dönemde çocukların sıklıkla ölüm hakkında soru sormaya başladığı görülür.
İlk altı ile dokuz aylık dönemde annenin ölümünden sonra yerine geçen bakım vereni kabullenmesi daha kolaydır. Eğer dokuz aya kadar anneyle kurulan bağ güçlü ise bebek yeni bakım vereni kabullenmede direnç gösterebilir.
“Çocuklara ölüm nasıl anlatılır?” anne ve babaların en çok zorlandığı ve ne yapacağını bilemediği konulardan biri. Aslında ölüm de doğum kadar hayatın bir parçası. Çocuklar ölümü öğrenecek diye endişelenmeye gerek yok. Aksine konuşarak anlatılmalıdır.
İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme... Bunlar yasın beş evresi olarak biliniyor.
Bu yaş çocuklarda zaman kavramı çok sınırlıdır. Ölümün sonsuz olduğunu kabullenemez ve geçici bir durum olarak kabul eder. Çocuklar dört yaşın başında aşağı yukarı ölümü algılamaya başlarlar. Ölümün farklı bir şey olduğunu çözerler ama duygusal boyutu yoktur.
Normal yas süreci genelde altı ile yirmi dört ay kadar sürer ve zaman içinde yatışır. Yas sürecinin ileri dönemlerinde bu yaşantıların sürmesi patolojik yasın belirtisi olabilir. Patolojik yas; genel olarak yas tepkilerinde gecikme ya da uzama durumunda ortaya çıkar. Uyku ve iştahta bozulmalar görülebilir.
Ölüm haberi vermek durumunda; çocuğa ölümün kötü bir olay olmadığını, doğal bir süreç olduğunu onun anlayabileceği bir dilde anlatılmalıdır. Örneğin; bir çiçeğin büyümesi, yeşillenmesi, sararması ve solmasını ölümü zihinsel açıdan sembolize ederek anlatmanız korkmasını engelleyecektir ya da bir hikaye anlatabilirsiniz.
Dünya hayatının geçici olduğu, asıl yaşam dünyasının ahiret olduğu söylenebilir. Ölümün sadece, ahirete bir göç olduğu anlatılmalıdır. Ölüm ve ahiret anlatılırken tabiat olaylarından örnekler verilebilir. Bu konuda en güzel örnek ağaçlar ve bitkiler üzerinden verilebilir.
Çocuklar genelde bir yakınlarını kaybettikleri zaman ölümle tanışır ve ölümden korkmaya başlarlar. Genelde bu korku kendileriyle ilgili değil, çok sevdikleri bir yakınlarını kaybetmekle ilgilidir.
Ölüm haberi çocuğa aniden verilmemelidir. Kişi ani bir şekilde yaşamını kaybetmişse (kaza, kalp krizi vs.) çocuğa kaybedilen kişinin hasta olduğu, durumunun ağır olduğu gibi şeyler söylenerek çocuk hazırlanmaya çalışılabilir. Çocuğun durumunun göz önünde bulundurulmalı ise de bu dönem kısa tutulmalıdır.
Meleklerle ilgili anlatımlar çocuk hazırlandıktan sonra verilmeli ve istediği kadarı, merak ettiği kadarı cevaplanmalıdır zihin hazırlama sürecinde. Zihninin hazırlanması süreci ise meleklerin iyilik temsilcileri olarak anlatılması, benzetilmesiyle başlanabilir.
Bu yaş grubu çocukların ihtiyaçlarına saygı duyarak, sevecen yaklaşmalı, insancıl yaklaşım ile iletişim kurulmalıdır. Dinleyerek öğrenmek isterler. Sorduğu soru karşısında, karşısındaki kişinin ( ebeveynleri, öğretmeni gibi ) cevabını net bir şekilde izah eden birisinin olmasını isterler.
8-10 yaş: Bir buçuk saatten fazla yalnız bırakılmaması yönündedir, sadece gündüz hava aydınlıkken ve akşam erken saatleri içerir. 11-12 yaş: Üç saate kadar yalnız bırakılabilir ancak bu gece geç saatlere kadar olmamalıdır. 13-15 yaş: Denetimsiz bırakılabilir, ancak tüm bir gece bırakılmamalıdır.
Çocuk kendini sürekli mutsuz hissediyor olabilir, hiçbir şey yapmayı istemiyor olabilir, alınganlaşabilir, gözleri çok sık doluyor ağlıyor olabilir. Bunu yanında kilo alma ya da kilo verme durumu görülebilir ve uykusu bozulabilir, tüm bunlar çocuğunuzda depresyon geliştiğinin habercisidir.
Ortalama 3,5 yaşından itibaren silik de olsa bazı anılar hatırlanıyor. Ancak bu konuda ülkeden ülkeye iki yıla yakın fark görülebiliyor.
Çocuklar 4-5 yaş civarında ölümden ve yakınlarını kaybetmekten daha çok korkmaya başlarlar. Bu yaşlarda ölümü geri dönüşü de olabilen çok uzun bir yolculuk olarak algılarlar. Ölen bir yakınları ya da evcil hayvanları için “Yeter artık, geri gelsin” veya “Doktora götürelim, iyileşsin” gibi sözler söyleyebilirler.
En yaygın olarak ölüm korkusuna yol açan nedenler şunlardır: Kişinin tamamen bedeninin yok olacağını sürekli olarak düşünerek korku duyması. Öldükten sonra cezalandırılmaktan korkması. Kişi öldükten sonra kendisinin cezalandırılacağını düşündüğü için ciddi bir ölüm korkusu yaşayabilir.
Maruz Kalma: Kabullenme, kanıksama sürecini hızlandırmak adına, örneğin sürekli ölüm haberlerini okumak ölüm fikrine alışmaya yardımcı olabilir. Anlam Yaratmak: Hayatın, kendi hayatımızın bir anlamı olduğuna inanmak ve bu anlam peşinde yaşamak ölüm korkusunu yenebilir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri