Ali bin Ebu Talib (Arapça: علي بن أبو طالب; 21 Mart 599 veya 600, Mekke - 28 Ocak 661, Kufe), İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi.
Allah'ın aslanı: Hazreti Ali.
Hamza bin Abdülmuttalib ( y. 568 – 23 Mart 625), İslam Peygamberi Muhammed'in amcası ve süt kardeşidir. Abdülmuttalib bin Haşim'in on oğlundan biridir. Künyesi Ebu Umare ve Ebu Ya'la olup, lakâbı "Esedullah", yani "Allah'ın Aslanı"dır.
Ali İslâm dünyasında yaygın biçimde Haydar, Haydar-ı Kerrâr, Haydarullah, Esedullah, Şîr-i Yezdân, Şîr-i Hudâ ve Allah'ın aslanı lakaplarıyla tanınır. Bunun bir sonucu olarak Haydar adını taşıyan bütün müslümanların göbek adı Ali'dir.
kendisini bir aslan karşılar ve ondan yüzüğünü ister. hz. muhammed yüzüğü verir. kavminin arasına döndüğünde olayı hikaye ederken yüzüğünün orada kaldığını fark eder, o sırada hz. ali ona yüzüğünü teslim eder. bundan dolayı lakabı allah'ın aslanı olmuştur. hz.hamza'nın lakabı. arapçası esedullah'tır.
İlgili 45 soru bulundu
Hakkında birden fazla rivayet olması bakımından gerçekliğinin sorgulanabilirliği daima mümkün olan bu kılıcın orijinalinin üç metre boyu ve yüzün üzerinde bir kilosu olduğu düşünülmektedir.
Hind, ciğerini çiğneyeceğini ve organlarından gerdanlık yapıp boynuna takacağını söylediği Hamza'yı öldürdüğü takdirde Vahşî'ye bütün takılarından ve yanında bulunan mallardan başka 10 altın vereceğini söyledi. Vahşî de Hamza'yı uzaktan attığı mızrakla şehid ederek karnını yardı ve ciğerini Hind'e götürdü.
Topkapı Sarayı Müzesi'nde Osmanlı padişahlarının, üst düzey devlet adamlarının kullandığı, diplomatik hediye olarak gönderilen 1300 yıllık paha biçilemez kılıç, kalkan, miğfer, hançer gibi silahlar restore ediliyor. İç Hazine Binası, Mukaddes Emanetler'den sonra müzenin en çok ziyaret edilen mekanlardan biri.
Ali ve onun soyundan gelenlere (Alevîlere) intikal eden kılıç, daha sonra Abbasi ve Fatımi halifeler arasında el değiştirdikten sonra 11. yüzyılda ortadan kaybolmuştur. Şiîlerin ve Alevîlerin ortak olan Caferî mektebine göre ise bu kılıç, on ikinci ve "son İmam" olan El-Mehdi'de bulunmaktadır.
Ali kültü etrafında şekillendiğine inanma hali var. Bu inanca göre Ali, Aleviliğin temel kurucu mürşidi ve piri oluyor. Alevi dedeleri de Hacı Bektaş Veli'nin soy şeceresi üzerinden kendilerini Ali soyuna bağlamakta sakınca görmüyor. Nitekim Anadolu dışında Aleviliğin Ali soyu olarak görüldüğü bir gerçektir.
Tüm eş ve cariyelerinden 14 erkek, 18 de kızı olduğu bilinen Hz. Ali'nin oğullarının çoğu ise Hicret'in 61. senesinde yapılan Kerbala Savaşı esnasında vefat etmiştir. Soyu ise Hasan, Hüseyin, Abbas, Ömer ve Muhammed ile devam etmiştir.
Babası Hz. Peygamber'in amcası Ebû Tâlib, annesi de Fâtıma bint Esed b. Hâşim'dir. Ebû Tâlib'in en küçük oğludur.
Peygamber tarafından fârûk lakabının verildiği rivayet edilmektedir (İbn Abdülber, IV, 170; İbn Hacer, IV, 171). Aynı şekilde Şiîler'in de ona fârûk veya fârûk-ı ekber dedikleri bilinmektedir (Dihhudâ, XXI, 18). İslâm tarihinde fârûk lakabıyla tanınan yegâne sahâbî Hz. Ömer'dir.
Ali Fatıma vefat edene kadar başkasıyla evlenmemiştir. Fatıma'dan 5 çocuğu olmuştur; isimleri şunlardır: Hasan, Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukiyye ve Mûhsin ibn Ali. Mûhsin, henüz Fatıma'ın karnındayken, ölmüştür.
Ali'nin adı olarak kullanılmıştır. Ancak genel kanaat Haydar'ın Hz. Ali'nin lakabı olduğu şeklindedir ve ona yalnız Haydar denilmeyip Esedullah da denilmesi bunu teyit etmektedir ki Esedullah aynı zamanda Hz. Hamza'nın da lakabıdır.
Ali b. Ebû Tâlib ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü olup, sakalı sık ve genişti; yüzü güzeldi, gülümserken dişleri görünürdü. Kendisine Hz. Peygamber (asm) tarafından verilen “Ebû Türâb” lakabından başka “el-Murtazâ” ve “Esedullâhi'l-gâlib” gibi lakapları da vardır.
Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi'nde muhafaza edilen bu kılıcın Hz. Dâvud'un bizzat kendi eliyle yaptığı kılıç olduğunu nice peygamberlerin, hükümdarların elinden geçtiğini biliyor muydunuz? İlginç olan ise bu kılıcın kıyamet yaklaştığında bir kez daha kullanılacak olması...
Resûl-i Ekrem'in zülfikarı Hz. Ali'ye ne zaman hediye ettiği kesin olarak bilinmemekte, genellikle Uhud Gazvesi'nde verdiği kabul edilmekte ve bu sırada, “Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ zülfikār” (Ali'den başka yiğit, zülfikardan başka kılıç yoktur) diye nidâ edildiği ileri sürülmektedir.
Terme ilçesi Kesikkaya Mahallesi'ne de ismini veren Kesikkaya, 1994 yılının ekim ayında Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı. Hz. Ali'nin savaş sırasında savurduğu Zülfikar'la kestiği rivayet edilen Kesikkaya'nın üzerinde bulunan iz dikkat çekiyor.
Kutsal emanetler Topkapı Sarayı içerisinde bulunan Has Oda'nın Mukaddes Emanetler Dairesi'nde korunmakta ve sergilenmektedir.
Kaçar Şahı Nasırüddin, 1856'da, Hz. Ali'ye nispet edilen bir resim buldu.
Düldül, İslam halifesi Ali'nin katırıdır. Kır veya beyaz renkte olan ve genellikle dişi olduğu söylenen Düldül, İslam peygamberi Muhammed tarafından Ali'ye hediye edilmiştir. Daha sonraları klasik şövalye üçlemelerine (kahraman, kahramanın kılıcı, kahramanın atı) uygun olarak bir at şeklinde tasvir edilmiştir.
Müslüman olduktan sonra Medine'ye gelen Hz. Vahşi'ye, Peygamber efendimiz (sav) “Allah seni affetti, lakin seni görünce amcamı hatırlıyorum, üzülüyorum” der. Hz. Vahşi, namazlarını son saflarda kılar, Efendimize görünmez.
Resulullah'ın; "Seni görünce amcam gözümün önüne geliyor" sözü üzerine Fahr-i Kainat'a bir daha hiç yaklaşamadı.. Uhud'ta yaşananlardan dolayı hayatı boyunca hep başı önünde, mahzun ve mahcup olan Hazreti Vahşi'nin, Suriye'nin Humus şehrindeki kabri de hüzünlüdür...
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri