Bitkiler, belki de ihtiyaç duyduklarında sinirsel sinyalleri hayvanlardaki gibi kullanıyor fakat bunu pek olası görmüyoruz. Aslında mental süreçlerini insanla karşılaştırarak anlamaya çalıştığımız bitkileri, bizimkinden faklı bir bilinç düzeyine sahip oldukları için kavrayabilmemiz imkansız.
Bitkiler insanların sahip olduğu gibi bir beyine sahip değildir. Onlar insanlar gibi düşünemez de.
Beyindeki sinir hücrelerine benzer şekilde, bu hücreler hormonlarla iletişim kuruyorlar, çevresel şartları değerlendirip "doğum" un ne zaman olacağına karar veriyorlar. Yani kısacası, bitkilerin gerçek bir beyni olmayabilir ama varmış gibi hareket ettikleri de yadsınamaz.
Bitkiler bedensel temas ile sevgiyi algılayan canlılar değillerdir. Onların yapraklarını okşamanız hatta öpmeniz onları mutlu etmeyecektir. Ancak bitkilerinizin yapraklarını okşamanız onların hareketlerine katkı sağlayacaktır.
Bitkilerin bizimkilere benzeyen duyu organları, dokuları ya da sinir sistemleri olmayabilir, ama buna rağmen onlar gene de hisseder ve çevrelerinde olup bitenleri algılar. Tıpkı bizler gibi onlar da görür ve koklar.
İlgili 33 soru bulundu
Dokunulduğunda veya sarsıldığında, minik yaprakçıklarını üst üste kapatır ve yapraklarını aşağıya doğru sarkıtarak bir tepki verir. Bu hareket halk arasında küsmek olarak algılanmış ve bitkiye küstüm otu adı verilmiştir.
Bitkiler de canlı, örneğin ışığa tepki verebildikleri için hareket bile ediyorlar, elektrik sinyalleri üretebiliyorlar. Bunu vejetaryenler de biliyor, Ama bitkilerde hayvanlarda ve insanlarda bulunan merkezi bir sinir sistemi yok. Ayrıca daha da kritik olan, acı reseptörleri yok.
Vejetaryenlerin Keyfini Kaçıracak Araştırmaya Göre Bitkiler de Acıyı Hissedebiliyor! Bitkiler onları ne zaman yediğinizi biliyor ve bu durumdan çok da hoşlanmıyorlar. Missouri Üniversitesi'nde yapılan araştırmalara göre, bitkiler oluşturdukları savunma sistemiyle onları tüketen böceklere tepki veriyor.
Görünüşe göre bitkiler hava yolu ile -bazı kimyasalların salınımı- ve toprak yolu ile -kökler ve mantarlar aracılığı ile- haberleşip, iletişim kurarlar. Bitkilerin bu ve benzeri yollarla iletiştikleri bilimsel olarak defalarca kanıtlanmıştır. Bu iletişimde bitkiler kendilerine özgü dili kullanırlar.
21. yüzyılda yapılan birçok çalışmada, bitkilerin duyguları olduğu, sevgi gösterilen bitkilerin daha iyi geliştiği hakkında çok sayıda araştırma yapılmış olsa da, henüz bu canlıların duygusal yönleri tam olarak anlaşılamamıştı. Kitap, bitkilerin de birbirleriyle bir tür aşk yaşadığını söylüyor.
Hayvanlarda, bilincin bulunduğu anahtar niteliğindeki özelliğin bitkilerde bulunmadığı düşünülüyordu. Bilinç sahibi bütün hayvan türlerinde beyni meydana getiren sinir hücrelerinden oluşan, kompleks hiyerarşik bir bilgi işleme ağı bulunuyor. Bitkilerde ise merkezi anlamda beyni oluşturacak sinir hücreleri yok.
Bitkilerdeki diğer tepkiler arasında tropizm (dokunmaya tepki), niktinasti (hızlı tepki), bitki savunma mekanizmaları ve çiçeklenme gibi süreçler bulunur. Bitki psikolojisi, bitkilerin bu tepki ve davranışlarının ardındaki mekanizmaları anlamak için çeşitli araştırma yöntemlerini kullanır.
Bitkilerin nöronları yok. Dolayısıyla, fizyolojik açıdan ancak nöron ağlarıyla oluşturulan sinir sistemleri de yok. Bunun ötesinde, acı hissini iletmeye yarayan "nociception" sistemlerine de sahip değiller.
Yapılan araştırmalar, konuşmanın neden bitki büyümesine katkı sağladığını göstermiştir. Esasında cevap çok basit: Karbondioksit! Bitkilerinizle konuştuğunuz zaman, konuştuğunuz ve hatta yakınında bulunduğunuz sürece ağzınızdan ve burnunuzdan oksijen alıp, karbondioksit salarsınız.
Ağaçlar topraktan enerji almazlar, enerjiyi kendileri üretirler. Ağaçlar topraktan aldıkları su (H2O) ile havadan aldıkları karbondioksiti (CO2) güneş ışığı ile tepkimeye sokarak şeker (C6H12O6) ve oksijen (O2) üretirler. Bu işleme fotosentez denir.
Vejetasyon ilerledikçe bitki büyür, gelişir ve bir kısım hücre, doku ve organlar oluşarak, kendine has şekil alır.
Son araştırmalar bitkilerin birbirlerini, çıkardıkları seslerden “tanıyabildiğini”, bu durumun büyümelerini yönlendirdiğini gösteriyor. Western Australia Üniversitesi'nden Doç. Dr.
Bitkiler, hem birbirleriyle hem de çevreleriyle iletişim kurmak için biyokimyasal bileşikler ve sesler kullanırlar. Biyokimyasal bileşikler, bitkilerin birbirlerine farklı mesajlar göndermelerini sağlayan uçucu organik bileşiklerdir.
Bitkiler tabi ki insanlar gibi duyamaz, hatta duyma yetileri yoktur. Bitkilerin sağır genleri vardır. Bitkilerin hayatta kalmak için duymaya ihtiyaçları yoktur.
Doğadaki bu değişimi haftadan haftaya ve hatta gün be gün izlediğimiz; görece yavaş fakat aslında tüm sistemin işleyişini keşfettiğimiz bir alan daha var: Bitkiler. Mevsimlere göre gardırobunuzu değiştirebilir, yaşam alanı koşullarınızı istediğiniz standartta tutabilirsiniz.
Ağaç da bir bitki türü olduğu için canlı bir varlık olarak kabul edilir. Ağacın dünya ekosistemine olan katkısı herkes tarafından bilinir ve kabul edilir. Ağaçlar olmadan dünyada yaşamın olması da mümkün değildir. Bu denli önemli varlıkların cansız olduğunu iddia etmek mümkün değildir.
Bitkiler 3 çeşit boşaltım yaparlar.Terleme,gutasyon ve yaprak dökme;terleme ile gaz,gutasyon ile sıvı,yaprak dökme ile katıları vücuttan atarlar.
Yapılan araştırmalar, bitkilerin de hissedebildiğini ortaya koyuyor! Süper-hassas ve lazerle kontrol edilen mikrofonlarla yapılan araştırmada, yaprakları koparılan veya bozulmaya başlayan bitkilerin "ağladığı" tespit edildi.
Özetle veganlar sadece bitkisel gıdalar tüketirken, vejetaryenler süt ve yumurta gibi bazı hayvansal ürünleri tüketebilir.
Bitkilerin hücresel düzeyde zararlı uyaranlara verdiği hormonal tepki acı çekmek değildir. Bitkilerin bunu algılayacak, yorumlayacak, hissedecek kapasiteye sahip değildir. Cildimiz güneşin zararlı ışınları ile karşılaşınca melanin salgılar, ancak biz bunu hissedemeyiz. Bitkilerdeki durum da buna benzerdir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri