Müfred kelimesi divan edebiyatında terim anlamında kullanılır. Diğer beyitlerle anlamca ilişkisi bulunmayan , bu nedenle tek başına okunduğunda da anlamlı gelen beyitlere müfred denir.
Mısraları birbiriyle aynı kafiyeli nazım birimine "matla/musarra", mısraları farklı kafiyede olan birimlere "müfret" adı verilir.
Bir şiirde iki mısrası birbirine kafiyeli olan beyitlere mukaffa, musarra ya da matla adı verilir. Mısraları kafiyeli olmayan beyitlere ise müfret ya da fert adı verilir.
Müfret TDK sözlük anlamı şu şekildedir: isim,eskimiş,dil bilgisi Teklik.
İlgili 30 soru bulundu
Düz yazı, nesir anlamındaki inşa masdarından türeyen münşeat kelimesi, münşi adı verilen devlet teşkilatında çalışan nişancı ya da kâtiplerin yazdığı veya şair ve edebiyatçıların kaleme aldığı her çeşit sanatlı düz yazıya ve bu yazıların toplandığı kitaplara verilen ad olarak kullanılmıştır (Uzun, 2002: 18 ).
Tevhit ya da Tevhid, Türk ve İslam edebiyatında Allah'ı, yaratılış ve kainatın aslı gibi unsurları bir arada yorumlayan manzum –mensur edebî tür. İslâmiyet'in kabulüyle birlikte önce Arap ve Fars edebiyatında daha sonra da Türk edebiyatında sıklıkla işlenen bir nazım türdür.
Türk Dil Kurumuna göre müsrif kelimesi, tutumlu olamama ve ziyan etme anlamında ifade edilmektedir. Müsrif Kime Denir? Müsrif, sahip olduğu her şeyi düşünmeden boşa harcayan, israf etmekten rahatsız olmayan ve savurganlık yapan kimselere verilen isim olmaktadır.
"Müselles" kelimesi Arapça kökenli olup, Türkçe'ye Arapçadan geçmiştir. "مُسَلَّس" (musallas) kelimesi Arapça'da "düzleştirilmiş, düzgünleştirilmiş" anlamında kullanılır. Anlamı: "Müselles", geometride bir üçgenin iç açıları toplamının 180 derece olduğu temel prensibi ifade eder.
Mücrim sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; "suçlu, suç işleyen" anlamına gelmektedir.
Münâcât, gerçek sözcük anlamı ile "yakarma, dilekte bulunma" anlamı taşır. Edebiyat terimi olarak bir tür olarak değerlendirilir ve Allaha yakarmak ve istekte bulunmak amacıyla yazılmış şiirlere denir. Mesnevilerin giriş kısımlarında Tevhid'den sonra Münacaatlar yer alır.
Redd-i matla, gazelin ilk beyti olan matla beytindeki mısralardan birinin gazelin son beyti olan makta beytinin ikinci mısraında tekrar- lanması suretiyle yapılır.
Bir uzun, bir kısa şekilde yazılan divan edebiyatı nazım şeklidir. Murabba, muhammes, rubai, kıta, beyit gibi şekillerle birleştirilerek yazılgelmiştir.
Aruz vezninin aynı kalıbıyla yazılmış, anlam bütünlüğü olan iki mısradan oluşan bir nazım birimidir. Bir şiirin parçası olmayan ve aralarında kafiye bulunmayan beyitlere müfred veya ferd; kafiyeli beyitlere mukaffâ veya musarrâ denir.
Beyit, iki mısradan meydana gelen nazım parçası. Batı edebiyatında beyte "kuple" denir. Divan edebiyatında nazım birimi sayılan beyit, aynı vezinde olan ve birbiri peşinden gelen iki mısradır.
Kasidelerde, son beyitte şairin mahlasının bulunduğu beyit taç beyit olarak isimlendirilmektedir. Eğer beyit, kafiyeli iki mısradan oluşuyorsa şairin adı ya da mahlasının bulunduğu beyit tac tâc beyit olarak isimlendirilir.
Onun şiirlerine göre müselles din büyükleri için hece vezniyle yazılmış, en az 7, en fazla 12 bentten oluşan, üçüncü mısraları nakaratlı, aaA, xaA… şeklinde kafiyelenen şiirdir.
Kelime Anlamı: Mülevves kelimesi, karma veya karışık anlamına gelir. Bir şeyin içinde birçok farklı unsurun bulunduğunu veya karıştırıldığını ifade eder.
Müselsel kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. "Silsile" kökünden türetilmiştir ve "sıralı, ardışık" anlamına gelir. Türkçedeki kullanımıyla müselsel, birbiri ardışık veya sıralı olan nesneler veya olaylar için kullanılır.
Osmanlı döneminde padişah çocuklarının doğum ve sünnet törenleriyle padişah kızlarının düğün törenlerini anlatan manzum, mensur ya da manzum-mensur karışık yazılan eserler genellikle Surnâme adını taşır. Suriyye adıyla kaside şeklinde yazılan şiirlerle “tarih manzumeleri” de bu tür içinde değerlendirilir.
Manzum veya mensur olarak bu konularda yaz›lan müstakil eserlere “Sûr- nâme” denildi¤i halde, divanlar›n içerisinde bulunan ve yine bu konular› daha edebî bir üslupla anlatan ve nesip k›s›mlar›nda dü¤ün ve flenliklere ait tasvirler bulunan kasidelere de “Sûriyye Kasideleri” ad› verilmektedir.
Mersiye kısaca, “Ölmüş bir kimse üzerine yazılmış manzume”2 olarak ifade edilir. Divan edebiyatında mersiye “ölen birinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek, o kişinin iyi taraflarını anlatmak ve ölene karşı şairin ilgisini ifade etmek üzere yazılan lirik”3 şiirlerdir.
Bilmece, lugaz, divan şiiri. Lugaz, bir nesnenin adını gizlemek suretiyle hakkında ipuçları vererek o nesneyi muhatabına soran bilmece türü anlatılardır. Arap edebiyatında doğan ve daha sonra Fars ve Türk edebiyatına geçen lugaz, kendine has anlatım tarzı olan bir türdür.
Münşeat mecmuaları inşâ ilminin kurallarına uygun olarak yazılmış resmî ve özel mektupların veya şiirlerin bir araya getirilmesi ile oluşturulan eserlerdir. Bu eserler edebiyat ve tarih açısından son derece önemlidir.
MÜNŞE'ÂT-I LÂMİ'Î (LÂMİ'Î ÇELEBİ)
Lâmi'î Çelebi (ö. 1532)'nin içinde yer yer manzum parçalar da olan, münşeât türündeki eseri. Müellif nüshasında eserin başlığı, “güzel ve etkili söz söylemenin esasına yönelik kitap” anlamında “Kitâbu Nisâbi'l-Belâga”dır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri