Sözlükte “teslim etmek, teslim olmak, peşin bedelle vadeli mahsul almak” gibi anlamlara gelen selem kelimesi fıkıh terimi olarak nitelikleri belirlenen vadeli malın peşin bedelle satımını ifade eder.
ileri bir vâdede teslim etmek üzere peşin bedelle satmasına selem denilir. Örneğin nakit sıkıntısı yaşayan bir çiftçi hasat zamanı eline geçecek çayı hasat zamanı gelmeden evvel fabrikaya satarak sıkıntısını aşabilir.
Para peşin mal veresiye olmak üzere yapılan satım akdine “selem” denir. Satılan mal henüz mevcut olmadığı için akdin caiz olmaması gerekirken, ihtiyaç sebebiyle sünnetle meşru kılınmıştır.
Selem (1) akdi, satım akdinin (bey'in) nevilerinden biri olup (2), peşin para ile veresiye mal almak; başka bir ifadeyle, müecce li muaccele (muaccel mukabilinde) satmak şeklinde tarif edilir (3).
“Selem; vadeli misli bir mal karşılığı, mal bedelinin peşin olarak verilmesi, yani bedelin peşin, malın ise veresiye olduğu satış sözleşmesi nevidir.
İlgili 39 soru bulundu
Sözlükte “teslim etmek, teslim olmak, peşin bedelle vadeli mahsul almak” gibi anlamlara gelen selem kelimesi fıkıh terimi olarak nitelikleri belirlenen vadeli malın peşin bedelle satımını ifade eder.
Bir malın mülkiyetini bir bedel karşılığında devreden sözleşme. birbiriyle değişimi (mukâyada/trampa); paranın para ile değişimi (sarf); peşin para ile veresiye malın değişimi (selem) şeklinde dört türe ayrılır. bk. Selem, Sarf.
Âkile sözcüğü, diyet ödemek anlamına gelen "akl" mastarından ismi fâil olup diyeti ödemeyi üstlenen kimse veya kimseler demektir.
Satış sözleşmesinde ödenecek bedelin peşin, vadeli veya taksitli olması caizdir. Vadeli olarak teslimi kararlaştırılan standart bir malın peşin bedelle satımına “selem” denir.
Sözlükte “toprağa tohum atmak, ekin ekmek” anlamındaki zer' kökünden türeyen müzâraa kelimesi, fıkıh terimi olarak tohum ekmek ve mahsulü belli oranda paylaşmak üzere arazi sahibiyle emek sahibi arasında yapılan ziraî ortaklık sözleşmesini ifade eder.
Deyn sözlükte masdar olarak “ödünç almak, ödünç vermek, emir ve itaat altına almak, ceza veya mükâfatla mukabelede bulunmak”, isim olarak “ödünç, satılan malın bedeli (semen) ve hazırda bulunmayan şey” mânalarına gelir. Terim olarak da kişinin zimmetinde sabit olan borçları ifade eder.
Bir şeyi yemek ya da kullanmak konularında "caiz değildir" sözü, haramdır ve helal değildir demektir. Örneğin "domuz etini yemek, içki içmek caiz değildir" derken, haramdır ve helal değildir, anlamında kullanılır. Mekruh olan bir şey için de "keraheten caiz" ifadesi kullanılır.
Vedia verenin taşınır bir malı ücretsiz olarak saklanmak üzere vedia alana tevdi ettiği, tevdi alanın da bu malı istendiği zaman iade borcu altına girdiği akit vedia akdidir (saklama sözleşmesi – depositum).
Fıkıh literatüründe mufâvada terimi, ağırlıklı olarak Hanefî doktrininde ele alındığı şekliyle ortakların birçok bakımdan tam eşitliği esasına dayalı şirket tipini ifade etmek üzere kullanılır.
Kıyemî Mal: Aynı ismi taşısa da tek tek bakıldığında, değeri genellikle birbirine emsal olmayan mallara kıyemî mal denir. Örneğin aynı büyüklükteki iki arsanın ya da iki evin değeri çoğunlukla birbirine eşit değildir. Aynı şekilde, hayvanlar, değerli taşlar da kıyemî mallardandır.
Sözlükte “mübadele” anlamına gelen bey' (çoğulu büyû'), genelde alışveriş ve ticareti, İslâm hukuku terimi olarak da satım akdini ifade eder.
Hukuki işlemlerin hüküm ifade etmelerinin bağlandığı şart, taliki şart (conditio suspensiva) olarak adlandırılmaktadır. Burada şart olarak saptanan olayın gerçekleşmesine kadar, hukuki işlemin hüküm ve sonuç doğurması ertelenmektedir.
İki veya daha çok kimsenin belli bir işi yapmak üzere kurdukları iş gücü ortaklığı mânasında fıkıh terimi. Emeğe dayalı iş ortaklığı anlamında İslâm hukuku terimi.
Sigorta primleri içinde yer alan işveren payını ödemek işverenin yükümlülüğündedir. İşçi payı oranları ise çalışanların maaşından kesilir ve işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenir.
Kısaca sefeh, görüş ve düşüncede hevâ ve hevese uymak, akıl ile değil zevk ile hareket etmektir.
Gurre kelimesi (çoğulu gurer) sözlükte “atın alnındaki beyazlık; bir şeyin başlangıcı ve göze ilk çarpan kısmı; bir şeyin en iyisi, en değerlisi; yüzdeki güzellik ve parlaklık; beyaz köle ve câriye” gibi mânalara gelir.
Kasâme, ukubat adı verilen İslam ceza hukukunda karşımıza çıkan bir ispat mekanizmasıdır ve faili belli olmayan kimi cinayet suçlarından doğan diyet borcu- nun kim tarafından ödeneceğini belirlemede kullanılmaktadır3.
Sözlükte “savmak, çevirmek, harcamak, değiştirmek, nakletmek, altın parayla gümüş parayı değiştirmek, bir para diğerine üstün olmak” gibi anlamlara gelen sarf kelimesi fıkıhta paranın para ile değişimini konu edinen akdi ifade eder. Sarf işini meslek edinen kişiye sayrafî veya sarrâf denir.
Arapça gramerinin kelime yapısıyla ilgili dalı. Sözlükte “çevirmek, döndürmek” anlamındaki sarf kelimesi terim olarak biri amelî, diğeri nazarî olmak üzere iki şekilde kullanılır.
Sarf kelimesinin ilk anlamı harcamak, ikinci anlamı ise kullanmaktır. Bu kelime Osmanlı döneminde şekil bilgisi anlamında kullanılmıştır. Nahiv ise bir şeyi takip etmek ve doğru bir şekilde yapmaya çalışmak demektir. Bu kelime dil bilgisinde cümle bilgisi anlamına gelir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri