Bahis konusu fayda veya zarar sözle gerçekleşirse va'd veya vaîd kapsamına girmez. Kelâm literatüründe va'd Allah'ın, emir ve yasaklarına uyan kimseyi mükâfatlandıracağını bildirmesi, vaîd ise bunlara uymayan ve bazı günahlar işleyenleri ebedî bir ceza ile uyarmasıdır.
Va'd ve Va'id (el-Va'd ve el-Va'id, الوعد و الوعيد) yani "Söz ve Tehdit". Bu Allah'ın vadettiği (söz verdiği) sevap ve iyiliğin, tehdit ettiği cezanın gerçekleşeceğine inanmaktır. Mutezile mezhebinin bu esası bir diğer itikadi mezhep olan Mürcie'ye karşı geliştirilmiştir.
Kişinin karşı tarafa yakın ya da uzak gelecekte, bir şeyi gerçekleştireceğine dair söz vermesine vadetmek denir. Vaadini yerine getirmek ise kişinin verdiği sözü tutması manasına gelir.
VAÎD. (ﻭﻋﻴﺪ) i. (Ar. va'іd) İyiliğe yöneltmek ve kötü şeylerden sakındırmak için bir kimseyi cehennem azâbı ile korkutma.
Söz verme ve verilen söz; kişinin gelecekte kendiliğinden hukukî bir tasarrufta bulunacağını haber vermesi anlamında fıkıh terimi.
İlgili 39 soru bulundu
Vaat; bir kişinin başkasına gelecekte onun yararına bir tasarrufta bulunacağı konusunda beyanını ifade etmesidir. Kendisine vaatte bulunulan kişi bu vaatten yararlanıp yararlanmamak konusunda özgürdür. Vaatleşme ise, iki tarafın gelecekte aynı yer ve zamanda bir tasarrufta bulunacaklarını karşılıklı vaat etmeleridir.
Vaat kelimesinin sözlük anlamı taahhüt etmek ve bir işi üstlenmektir. Kişinin, bir işi belirtilen süre zarfında gerçekleştireceğine dair verdiği söze vaat denir. Kuran'ı Kerim'de ise cehennemin bahsedildiği ayetlere vaid, cennetin anlatıldığı ayetlere ise vaat denir.
Vadiler, akarsuların yaptığı aşınmayla yanlamasına, derinlemesine gelişir. Genellikle dağ ya da tepelerle çevrelenirler. Sözlük anlamı: İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit.
Beş esas (usul-i hamse)
Tevhid. Adalet. El menzile beynel menzileteyn. El va'd ve'l va'id.
Bu mezhep, itikadi bir mezheptir. Bu mezhebe göre, büyük günah işleyen bir kişinin küfür ile iman arası bir mertebeye sahip olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet alimleri arasında yer alan Hasan-ı Basrî'nin dersini terk eden Vasıl bin Ata ile ona uyanların ortaya çıkardığı Mutezile mezhebi, bu isimle anılmaya başladı.
Türk dil kurumun üzerinden bu kelimenin doğru yazılışı hali, 'Vadetmek' biçimindedir.
Vaat etmek bir şeyleri yapacağına dair konuşmalar yapmak ya da sözler vermek demektir. Vaat etmek genelde bir işi yapacağına dair söz vermek ve karşı tarafta bir beklenti oluşturmak anlamındadır.
Bir işi yerine getirmek için verilen söz anlamına gelir. Bu kelime genellikle vaad şeklinde yanlış yazılmaktadır. Doğru kullanımı vaat şeklinde olmalıdır.
Kişi için faydalı olmak, onun haz ve sevinç duymasına vesile olur” anlamındaki salâh kökünden tü- retilmiş bulunan aslah, “kullar hakkında en uygun, en yararlı, en iyi olan şey” demektir.
Sünni fıkıh mezhepleri
Hanefi mezhebi: İmam Ebu Hanife'nin adını taşıyan mezheptir. Şafii mezhebi: İmam Şafii'nin adını taşıyan mezheptir. Maliki mezhebi: İmam-ı Malik'nin adını taşıyan mezheptir. Hanbelî mezhebi: İmam Ahmed İbni Hanbel'nin adını taşıyan mezheptir.
Bu şekilde kelam ilminin temellerini atan Mu'tezilenin görüşleri, tevhid, adalet, el-va'd ve'l-va'îd, el-menzile beyne'l-menzileteyn ve emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münker şeklin- de beş esas olarak sistemleştirilmiştir.
Tevhid, adalet, el-menzile beyne'l-menzileteyn, emir-i bi'l-ma'ruf nehiy ani'l-münker ve el-vaʻd ve'l- vaîd olarak isimlendirilen beş esas, Mu'tezile'nin düşünce yapısının temelini oluşturmakta- dır. Mu'tezilenin düşüncesi bu “beş esas” üzerine bina edilmiştir.
grup da Vâsıl b. Atâ'nın cevabını tasvip ettiği için onun yanına gitmiştir. Hasan Basrî ise bunun üzerine 'İ'tezele annâ Vâsıl/Vâsıl bizden ayrıldı' demiş, daha sonra da Vâsıl b. Atâ ve yanındakiler 'Mu'tezile' diye adlandırılmıştır.
Mu'tezile'nin ilk kurucusu olarak bilinen Vasıl b. Ata ile İslam düşüncesi tarihini uzun zaman meşgul eden ve çeşitli fikir akımlarımn ortaya çıkmasına, özellikle Mu'tezile gibi, akli düşüncenin gelişmesine önemli ölçüde etki eden bir sistemin doğuşuna neden olan büy~k günah konusunu incelemeğe geçmeden önce, bu ...
Korkutmak, tehdit etmek.
İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit.
Bu kaynakların verdiği bilgilere göre ilk Mutezilî müfessir Ebu- bekir el-Esamm (201/816)'dır. Ebû Ali el-Cubbâî (303/915); İsa er-Rummânî (384/994); Kâdî Abdulcebbâr (415/1025); Şerif el-Murtadâ (436/1044); Yusuf el-Kazvînî (483/1090); Muhammed b.
İlk anlamı: Bir şeyi belli bir zamana kadar üstlenme, üzerine alma. İkinci Anlamı: Birisine bir şey yapmak üzere söz verme, vaatte bulunma. 1- Kurum olarak sorununuzu en kısa sürede çözeceğimizi taahhüt ediyoruz. 2- Taahhütlü internet almanın birçok yönden avantajı var.
İİK madde 340 hükmü ile düzenlenen taahhüdü ihlal: "111 inci madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir.
Vaat etmek birleşince vadetmek aynı şey. Her ikisi de kullanılır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri