Kîl ü kâl'i bir terim olarak ele alındığında dedikodu karşılığı kullanılmadığı, o devrin İbn Sina'cı felsefe geleneğinin bir özeti olduğu belirterek biri hâl'i (durumu), diğeri ise kâl'i (sözü) önceleyen iki farklı düşünce okuluna atıf yaptığı sonucuna ulaşılıyor.
dedi der anlamlarına gelen iki arapça kelimenin birleşmesiyle oluşan, arkadan çekiştirme ve dedikodu anlamına gelen sözcükler.
Eski Türkçe kal- “konulmak, bırakılmak, baki olmak” fiilinden evrilmiştir. Bu fiil Eski Türkçe ka- “koymak” fiilinden Eski Türkçe +Il- ekiyle türetilmiştir.
Söz ve hâl dili.
hal / hâl / حال / حَالْ / خال
Yapıp bitirme, indirme.
İlgili 40 soru bulundu
Halifenin görevden alınması literatürde genelde hal' kelimesiyle, diğer devlet memurlarının görevden alınması ise azil kelimesiyle ifade edilmiştir.
hali / halî / hâlî / خالى / خَال۪ي
Boş. Sahipsiz. Issız. İçinde bir şey olmama.
Sühreverdî için anlatılır: Sühreverdî, Seyyid Burhaneddin'in huzuruna vardığında uzağa oturur. Aralarında tek kelime konuşma olmaz. “Birbirinizle konuşmamanızın hikmeti nedir?” diye sorulduğunda, “Hâl ehli önünde hâl lisanı lâzımdır. Kâl lisanına ne hacet var?” der.
Eskiler "lisân-ı hâl, lisân-ı kâlden entaktır" derdi. Yani hareketler ve beden dili, konuşmaktan daha çok şey anlatır. Bu durum özellikle çocuk terbiyesi ve pedagojide tamamen ortaya çıkıyor. "Çocuğa uzun uzun nasihat etmene gerek yok.
Lisanıhâl TDK sözlük anlamı şu şekildedir: isim,eskimiş Hâl diliyle, davranışla düşünce ve istenileni anlatma.
kal / kâl / قال
Söz, ifade.
KAL, İstanbul'da bir ortaöğretim kurumu.
(ﺍﻧﻄﻖ) sıf. (Ar. nuṭḳ “söz söylemek”ten enṭaḳ) Çok (daha, en, pek) iyi söz söyleyen: Lâzım mı ki söylesin zebânım / Entak mı değil lisân-ı hâlim (Muallim Nâci).
Aşk imiş her ne var âlemde İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak. (Dünyada her ne var ise kaynağı aşktır; ilim ise koca bir dedikodu.)
Geçmek, intikal etmek.
KÂL EHLİ Sadece lâfını eder, konuşur ama yapmaz; teori sağlam, pratik sıfır ve yalanı bol. HÂL EHLİ Ahlâklı, az yer, az konuşur; söylediğini yapar, dertlidir, adamdır.
Hâl dili dediğimiz şey, bir gönül dilidir. Muhatabımızla sözsüz, harfsiz, kelimesiz anlaşabilmenin adıdır. Hâl dili, tasavvuf erbabının dilidir. Çünkü tasavvuf netice itibariyle bir hâl ilmidir, kâl ilmi değildir.
Yeterli, usta, kafi derecede beceriye yahut vasfa sahip demektir kelime kökeni olarak.
Öz. Kavâid-i Lisân-ı Türkî, Tâhir Ken'ân tarafından yazılmış bir kavâit (gramer) kitabıdır.
İlerleme, gelişme hali; kalkınmışlık.
hevl / هول / هَوْلْ
Ürkmek. Dehşet. Yılgınlık. İhtilâl-ı dimağ (beyindeki bozukluk) sebebi ile bâzı hayâli suretler tevehhüm ederek ondan korkmak.
havl / حول / حَوْلْ
Yıl, sene. Tahavvül, inkılâb. Geçmek. Bir hâlden bir hâle dönmek.
İçinde bulunulan koşullara ve durumlara hal denir. Kelimenin çoğulu "ahval" biçiminde yazılır. Farsça kökenli olan pür kelimesi ise çok ve aşırı anlamına gelir. Örneğin bir konuda çok hassas ve özenli davranan kişiler için "pürdikkat" sözcüğü kullanılır.
istifsar-ı hatır / istifsar-ı hâtır / istifsâr-ı hatır
Hal hatır sorma.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri