Tek başına mutlak iyi ya da kötü bir an- lam taşımayan zan kavramı, daha çok nötr olarak bir şey hakkına bir kanaate sahip olmaktır.
Bu kelimenin en gelen anlamı ise iyi niyet olarak ifade edilmektedir. Bir kimseye karşı beslenen iyi niyet ve düşünceye hüsnü zan denmektedir.
HÜSNÜZAN – HÜSNİZAN
(ﺣﺴﻦ ﻇﻦّ) i. (Ar. ḥusn “güzellik” ve ẓann ile ḥusn-i ẓann) Bir kimse hakkında iyi ve güzel kanâat besleme, iyi fikir besleme.
Bu sözcüğün başında yer aldığı birçok tamlama mevcuttur: Örnekler:1- Hüsn-ü Tabir - (Rüyayı ya da anlatılanları hayra yormak) 2- Hüsn-ü İnşad - (Güzel yazmak ya da konuşmak. Retorik. Belagat.) Zan ise yanılgı, şüphe ve görüş anlamlarına gelir.
-Hüsn-ü zan (güzel düşünce) mümkün olduğu müddetçe, suizan (kötü düşünce) edilemez. %99'un altında hüküm veren kişi günaha girer. Su-i zan (kötü düşünce) büyük bir haramdır.
İlgili 19 soru bulundu
Allah'a karşı hüsnüzan ise; O'nun merhametini, rahmetini ve keremini dilemek, af ve rahmetiyle muamele edeceğini tereddütsüz bir şekilde ummak ve böyle bir mutluluğa ereceğine inanmak şeklinde yorumlanmış.
İyi niyetli ve iyi düşünceli olma hali. Sâlih bir mü'min, insanlar ve olayların hakkında değerlendirmelerde bulunurken, olabildiğince iyi niyetli davranır ve hayra yorar.
Zihin kirliliğinin başka bir sebebi de kesin bilgi olmadan zannın peşine koşarak yanlış hüküm vermek veya bu nedenle başkaları tarafından döndürülmektir.
Zan kelimesi Türkçede "sanmak, sezmek, zannetmek, sanıda bulunmak, itham ve töhmet altında bulunmak" şeklinde ifade edilmektedir. Zan, kesin bilgi olmadan öyle veya böyle tahminde bulunmak ve buna daya¬narak hüküm vermek demektir.
Hüsn ü Aşk (günümüz Türkçesiyle Güzellik ve Aşk), Şeyh Galip tarafından yazılan mesnevi.
HÜSNÜNİYET – HÜSNİNİYET
(ﺣﺴﻦ ﻧﻴّﺖ) i. (Ar. ḥusn “güzellik” ve niyyet ile ḥusn-i niyyet) Gizli veya kötü bir tarafı bulunmayan hâlis ve temiz niyet, yürek temizliği, iyi niyet. Karşıtı: SÛİNİYET: Bendeniz, Hilmi Bey'in hüsnüniyeti olduğundan emînim Ahmet Beyefendi (Burhan Felek).
Bu kelime birçok tamlamada yer alır. Örneğin, tasavvufta Allah, hüsn-ü mutlak, yani tek güzellik olarak nitelendirilir.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre suizan kelimesinin anlamı kısaca "kötü zan, kuşku" olarak açıklanabilir. Daha ayrıntılı olarak açıklamak gerekirse, suizan kelimesinin anlamı "Bir kişi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan önyargılı olarak olumsuz kanaat taşımak" şeklinde açıklanabilir.
Zan, elde somut veriler olmamasına karşın, birisi ya da bir olay hakkında hükme varmak ya da sonuca ulaşmak demektir. Kelimenin ilk anlamı töhmet kelimesi ile eş anlamlıdır.
Zannî bilgi, kesinlik ifade etmeyen bilgi demektir. Bununla beraber dinî konularda, özellikle amelî meselelerde şartlarını haiz zannî bilgiyle amel edilebileceği hususunda bilginlerin ittifakı vardır.
Bir kimse hakkında zanna dayalı olarak hüküm verme, suç isnadında bulunma anlamında fıkıh terimi. Bilinenden hareketle bilinmeyene ulaşmayı ifade eden mantık, fıkıh ve dil bilimi terimi.
Zan altında bırakmak = Bir şeyle suçlamak ve sanık durumuna sokmak. Zan etmek = Kesin hüküm bulunmayan bir durumu kötüye yorumlamak.
Zann-ı galib tamlaması; üstün gelen kanaat, ağır basan inanç, çoğunluk kazanan sezgi, kuvvetle tahmin etme ve büyük ihtimal anlamlarını ifade eder.
Müslümanın fasık zannedilmesi suizandır ve bu da günahtır. Haram işleyen birisinin bilinmesi ve onun sevilmemesi ise buğd-ı fillah kabul edilir.
Peygamber, “Zandan sakının, çünkü zan, sözün en yalanıdır” (Buhârî, Vesâyâ, 8; Nikâh, 45; Müslim, Birr, 38; Tirmizî, Birr, 56) demektedir. Hz. Peygamber'in tanımına göre zan, yalandan ibarettir. Kurtubi'ye göre âlimler, zannı “itham” olarak manalandırmışlardır.
Suizan haramdır. Haram işleyen kimseyi bilir ve onu sevmezse, suizan olmaz, buğd-ı fillah olur, sevap olur.
Büyük hadis âlimlerinden Süfyân es-Sevrî'nin belirttiğine göre, zan, günah olan ve olmayan şeklinde iki çeşittir. Günah olan zan şudur: Bir kimse, bir başkası hakkında zanda bulunur ve onu söyler. Sakınılması gereken “sû-i zan” işte budur.
Üzerinde hiçbir kötülük alameti görülmeyen bir kimseyi kötülükle töhmet altına almaya "zan" denir. Bu yersiz ve sebepsiz yere birini kötülemektir. Bu şüphesiz kötü bir zandır. Allah Teâlâ şu âyet-i kerîmede mü'minleri bundan sakındırmıştır: "Ey iman edenler, zandan çokça sakının.
Kötü zann, fena tahmin, şüphe "Sû" "fenalık, kötülük" demektir. "Sû-i hareket (kötü davranış)", "sûi ahlâk (kötü ahlâk)", "sû-i niyet (kötü niyet)" vb. gibi, "sû-izan" da, "kötü zan" anlamındadır.
Mutlak için “gayri muayyen bir ferdi veya fertleri gösteren ve herhangi bir sıfatla kayıtlanmış olmayan lafız”, mukayyet için de “gayri muayyen bir ferdi veya fertleri gösteren ve herhangi bir sıfatla kayıtlanmış olan lafız” şeklinde bir tanım verilebilir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri