Ömer ve Ebû Hureyre(r.anhüma) Hz. Ömer'in (r.a) Ebû Hureyre'yi (r.a) çok hadis rivayet etmesinden dolayı kamçıyla dövdüğü, İbn Kesîr'in gulat-ı Şia'dan olduğunu söylediği İbn Ebi'l-Hadîd'in Nehcu'l-Belağa üzerine yazdığı şerhte var.
Abbâs, Abdullah b. Ömer gibi meşhur sahâbîler, bu eleştirilerden fazlasıyla nasibini alan isimlerden birkaçıdır. Aynı eleştirilerin odağında yer alan ve en çok hadis rivâyet eden Ebû Hureyre de çok hadis rivâyet etmek ve yalan söylemekle itham edilerek ismi ve soyu bilinmeyen bir şahıs olarak değerlendirilmiştir.
Ebu Hüreyre (ra) neden çok hadis rivayet etmiştir? 1- İşittiğini unutmayan güçlü bir hafızaya sahipti. 2- Suffa ashabındandı. Başkaları kendi işiyle meşgulken, Ebu Hüreyre (ra) bazen aç, bazen yarı tok, Resulullah'ın (asm) yanından hiç ayrılmazdı.
Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh) bunu bize yasakladı." cevabını verdi. Zehebî'nin bir rivâyeti, hadîs rivâyetini fazla yapanlara Hz. Ömer (ra) 'in "nasihatten" de öte zecrî tedbirler aldığını göstermektedir.
Mescid-i Nebevi'de kalan bir zat idi. Ashab-ı Suffe'ye mensup olan Hz. Ebu Hureyre (R.A) sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) tarafından "kedicik babası" olarak tasfir edilmiştir.
İlgili 25 soru bulundu
Peygamber'in yanına ancak sabah akşam gelebildiklerini, Ebû Hüreyre'nin ise her zaman Resûl-i Ekrem ile beraber bulunduğunu, onların duymadığı şeyleri Ebû Hüreyre'nin Allah'ın elçisinden bizzat işittiği konusunda hiçbir şüpheye düşmediklerini belirtmiştir (Tirmizî, “Menâḳıb”, 46).
Aişe (r.a.) tarafından yapılan rivayete göre Hz. Muhammed şöyle demiştir: Resûlüllah (a.s.) Efendimiz: "Şüphesiz ki kedi necis (pis) değildir, o da ev halkından bazısı gibidir" buyurdu. İmam Şafii'ye göre, kedi su içtikten sonra arta kalanı temizdir. İmam Mâlik'e göre, kedinin artığı temizdir.
Bu emir, şahısların kendilerine özel olarak yazdıkları ile bütün sahabenin ittifakıyla kabul edilen yeni Mushaf arasında bazı farlılıklar olabilir endişesiyle verilmiştir. Demek ki, Hz. Ömer döneminde Mushafların yakılması diye bir şey söz konusu değildir.
Dört büyük halifenin birincisi ve ümmet-i Muhammed'in en üstünü Hazret-i Ebûbekir (r.a.)'dir. Ebûbekir, seher vakti teheccüd kılanların babası demektir. Hazret-i Ebûbekir'den (r.a.) sonra insanların en üstünü Ömer bin Hattâb'dır. Hazret-i Ebûbekir'den sonra hak halifedir.
Diğer taraftan sahabi kadınlar içinde tek başına Hz. Âişe'nin rivayeti 2081'e ulaşmaktadır. Hz. Âişe'yi çıkardığımızda diğer kadın sahabilerin rivayet ettikleri hadis sayısı 458 civarındadır.
Kedileri çok seven sahabenin bu nedenle 'Kedicik Babası' anlamına gelen 'Ebû Hüreyre' adını aldığı bilinmektedir.
Bazı sahâbîlerin çok sayıda hadis rivayet etmesinin en önemli sebebi hadis rivayetine duydukları özel ilgidir. Bunların başında 5374 rivayetiyle Ebû Hüreyre gelir.
Ebu Cehil böyle bir inanca sahip bir kişi olmadığı gibi aksine (çok tanrılı) inanca sahip bir kişiydi. Ebu Cehil Allah'ın var olduğuna inanırken onun bir Allah olduğuna da inanıp iman etmekteydi.
Bir gün Ebû Cehil Peygamberimize hitaben “Ey Muhammed, biz seni değil, senin getirdiklerini yalanlıyoruz.”[3] diyerek gerçek düşüncesini ortaya koymuştu. Bunun üzerine En'am suresi 33. ayet nazil olmuştur.
Mahled tarafından tahric edilen Ebu Hureyre'nin rivâyet ettiği 5374 hadis içerisinde bazı mükerrer hadislerin de bulunabileceğini hatıra getiriyor.
Peygamber tarafından fârûk lakabının verildiği rivayet edilmektedir (İbn Abdülber, IV, 170; İbn Hacer, IV, 171). Aynı şekilde Şiîler'in de ona fârûk veya fârûk-ı ekber dedikleri bilinmektedir (Dihhudâ, XXI, 18). İslâm tarihinde fârûk lakabıyla tanınan yegâne sahâbî Hz. Ömer'dir.
Yaşadıkları çevrelerce Ömeri yada Faruki olarak tanınan [Türkiye dışında özellikle arap ülkelerindeÖmeriyyun (عمريون),Farukiyyun (فاروقيون)yada Ömer b.El-Hattab Ailesi (آل عمر بن الخطاب) olarak zikredilirler] bu insanların sayıları Türkiye'de oldukça fazladır.
İslam tarihinin büyük ismi Hz. Ömer'i "Faruk" lakabıyla.
Günümüzde Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te Eski Eserler Müzesi'nde metal bir sandık içinde muhafaza edilmekte olan Kur'an sayfaları, literatürde “Semerkant Kur'anı” olarak anılır. Özbekler tarafından Halife Osman'a ait olduğu; dünyada el yazması Kur'anlar içerisinde en eski olduğuna inanılmaktadır.
Hz. Osman resmi mushafları ortaya koyduktan sonra, içerisinde Kunut duâları, tefsir kabilinden Kur'ân'dan olmayan notlar ve âhâd yoluyla gelen rivâyetler gibi şeyler bulunan şahsi sahife ve mushafları yaktırmıştır (25).
Osman zamanına göre az gelişmişti. Yazının az gelişmişliği yüzünden bu Mushaf, okuma ayrılıklarına neden olabilirdi. İşte Mervan bu tehlikeyi önlemek için o Mushaf'ı da imha etmiştir.
Teknik olarak, kediler renkli görebilirler, ancak muhtemelen bizi - ve diğer her şeyi - bizden çok farklı bir ışıkta görürler. Kedilerin gözlerinde kırmızı ışığa tepki veren çok az sayıda koni vardır, bu nedenle dünyayı mavi, gri ve sarı görürler.
Müezza (Arapça: معزة), söylenene göre İslam peygamberi Muhammed'in kedisidir. Muhammed, Uhud seferinde önlerine yavrusunu emziren siyah-beyaz bir Habeş kedisi çıkınca askerin güzergâhını değiştirmiş; dönüşte de bu kediyi sahiplenerek Müezza adını vermişti.
Toplumumuzda kedi olan eve cin girmediğine dair genel bir görüş vardır. Bu görüşten dolayı pek çok kişi kedi sahiplenmeyi düşünüyor. Bu anlayışın oluşmasında kedilerin hislerinin insanlara göre kuvvetli olması etkilidir. Ancak kedi olan eve cin girmediğine dair herhangi bir ayet ya da hadis bulunmuyor.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri