Bakteriler oksijen solunumu yapamadıkları için sülfata yöneliyorlar, bunu yiyip sindirerek hidrojen sülfüre dönüştürüyorlar. Bu da Karadeniz'in dibine birikiyor ve bu nedenle burası yer yüzünde en fazla hidrojen sülfür barındıran bir yer.
Karadeniz'in derinliklerinde de çok ciddi miktarda hidrojen sülfür bulunmaktadır. Bu gaz çok zehirlidir ve çok kötü bir kokusu vardır. Karadeniz'in en önemli özelliklerinden biri, derinliklerinde oksijen bulunmamasıdır. Bu durum Karadeniz'in derinliklerinde zehir oluşumuna neden olur.
150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm ekosistemi öldürür, sahil balıkçılığını yok eder ve eğer yüzeye çıkarsa gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar.
Hidrojen sülfür az miktarda petrolde, kaplıcalarda ve tabiî gaz kuyularında bulunur. Elementlerinden de elde edilen hidrojen sülfür laboratuvarlarda demir sülfür üzerine hidrojen klorür etki ettirmekle elde edilir. Saf hidrojen sülfür elde etmek için kalsiyum veya baryum, sülfür reaksiyona sokularak oluşturulur.
Petrol rafinasyonu, tabaklama, madencilik, odun hamuru işleme, suni ipek üretimi, şeker pancarı işleme ve sıcak asfalt kaplama gibi birçok endüstriyel işlemin bir yan ürünüdür. Hidrojen sülfür, nükleer reaktörler için elementel kükürt, sülfürik asit ve ağır su üretmek için kullanılır.
İlgili 36 soru bulundu
Yalnızca 1000 ppm hidrojen sülfürün tek bir nefesi bile solunum sisteminin hızlıca felç olmasına, kalp krizine ve dakikalar içerisinde ölüme yol açar. Çalışan sağlığının korunması için zamana bağlı maruziyet limitlerinin aşılmaması gerekmektedir. Hidrojen sülfür gaz konsantrasyonu maruziyet değerlerinde tutulmalıdır.
Kullanılan organik maddeye göre miktarı değişmesine rağmen H2S daima biyogaz içinde mevcuttur. H2S korozyona neden olduğundan, kötü koktuğundan ve biyogazın yakılması esnasında SO2/SO3 haline dönüştüğünden biyogazdan giderilmesi gerekmektedir.
Kükürt, doğada bol bulunan bir elementtir; taş kürenin %0,06'sını oluşturur. Özellikle en önemli kükürt yataklarının yer aldığı Sicilya, Luisiana ve Japonya'da eski volkanların yakınlarında, alçı taşı, kireç taşı katmanları arasında doğal halde bulunur.
Kimyasal boğucu gazlar : Karbonmonoksit (CO), Hidrojen sülfür (H2S), Hidrojen siyanür (HCN), vb. dir. Havadaki oksijenin yerini alarak oksijen azlığından kaynaklanan boğulmaya sebep olurlar.
Her ikisi de hava kirletici nitelik taşır. Hidrojen sülfür (H2S) kıyı alanlar ve volkanlardan oluşur ve süratle kükürtdioksite oksitlenir. Atmosferde kalma zamanı 18 saattir, bundan türeyen SO2 ise önemli bir kirletici ve aşındırcı bir gazdır.
Deniz yüzeyindeki az tuzlu su, âdeta bir kapak işlevi görüyor ve dipteki tuzlu suyla yüzey arasında oksijen alışverişi gerçekleşmiyor. Oksijene ihtiyaç duyan organizmalar da Karadeniz'in dibinde varlıklarını sürdüremiyor.
Karadeniz'deki zehirli gaz seviyesi her 100 yılda yaklaşık 20 metre yüzeye yaklaşıyor. 100 yıl kadar önceki ölçümlerde 200 metre derinlikteyken, artık 180 metre derinlikte. Bu zehirli gazların yüzeye ulaşması, eğer bu hız sabit kalırsa, 900 yıl sürecek.
Karadeniz, Son Buzul Çağı'nın büyük kısmında bir tatlı su gölüydü. Akdeniz'in tuzlu suları, 9.300 yıl önce Buzul Çağı'nın sona ermesinin ardından deniz seviyelerinin yükselmesine bağlı olarak, İstanbul Boğazı'nı aşıp Karadeniz'e boşalmış ve yaklaşık iki yıl içinde Karadeniz'i doldurmuştu.
Karadeniz'in günümüzdeki demografik yapısını ortaya çıkartan 2 önemli göç hareketinden birisi Kıpçaklaşan Çepniler tarafından, diğeri ise Kumanlar ile birlikte Karadeniz'de hakimiyet kuran ve Kırım Hanlığı'nın esas unsurlarından olan Kıpçaklar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Bugün evrensel bir nitelik kazanan Karadeniz isimlendirmesinin kaynağı aranırken, en başta ve kolay yol olarak Anadolu Türklerine başvurulmakta, Türklerin kuzeye 'kara', güneye 'ak' (krş. Akdeniz) dedikleri kurgusundan hareketle bu isim açıklanmaktadır.
*Rhizostoma pulmo (deniz ciğeri denizanası): Az zehirli, Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Marmara'da özellikle kirliliğin fazla olduğu alanlarda yoğun görünür. Nematosistlere sahiptir ve bu özelliği nedeniyle yüzücülerin çok başını ağrıtmaktadır.
500-1000 ppm arası; merkezi sinir sistemini ciddi şekilde etkiler ve kısa sürede ölümle sonuçlanır. 1000 PPM'de Ani solunum durması meydana gelir. İyileşme hızlı değilse, ölüm veya kalıcı beyin hasarı ile sonuçlanacaktır. 1000 ppm ve üzeri; Ani ölüme neden olur.
Grizu patlaması, madenlerde kaza sonucu en fazla ölümün sebebi. Risk, özellikle yaşlı kömür damarlarında çok yüksek. Grizu kaynaklı patlama riskinin önlenmesi için madenin havalandırılması ve gaz yoğunluğu seviyesinin kontrolü büyük önem taşıyor.
Hidrojen sülfür, kimyasal formülü H2S olan, renksiz, kötü kokulu (çürük yumurta benzeri), zehirli, aşındırıcı ve yanıcı bir gazdır. Lağım gazı veya kanalizasyon gazı olarak da bilinir.
Çok fazla bilinmese de aslında sülfür maddesi sağlığımız için büyük öneme sahip olan maddelerin kaynağıdır. Sülfür, insan vücudunun zararlı bakterilere karşı direncini güçlendirir. Kanda bulunan kirli maddeleri temizlemek ve o bölgeyi dezenfekte etmek amacıyla kullanılan bir bileşiktir.
Sülfür ile sülfat farklı iyonlardır ve formülleri de farklıdır.
Cildin soyulmasına yardımcı olur ve cilt üzerindeki bakterilerle savaşır. Cilt için kullanılan kükürt ürünleri genellikle bölgesel olarak uygulanır ve ağızdan alınmaz.
Çöp yığınlarından hidrojen sülfür gazı açığa çıkar ve uzun süre maruz kalımda ölümcüldür. Hidrojen sülfür (H2S), gaz formunda, çürük yumurta benzeri hoşa gitmeyen bir koku barındıran, tanınmış bir kimyasal moleküldür.
Elektrik enerjisine dönüştürebilir ve doğrudan araçlarda, otomobillerde, yakıt olarak da kullanılabilir." Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını bitirebilecek potansiyele sahip hidrojen sülfür taşımacılıktan akaryakıta hatta uzay roketlerinde bile kullanılıyor.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri