Buna göre mudarebe şirketi, taraflardan birinin şirkete ser maye olarak parasını, diğerinin ise o parayı çalıştırmak yönünde ki emeğini koyması ve paranın çalıştırılması sonucu elde edilen kann taraflar arasında bölüşülmesi şeklinde ortaya çıkan bir şir ket türüdür.
Mudarebe: İslamiyet'ten önce uygulanan, İslam dininin de onayladığı bir ortaklık türüdür. Bu ortaklık bir tarafın sermayesini ortaya koyarak diğer tarafın da bu sermayeyi çalıştırıp emeğini ortaya koyarak gerçekleştirdikleri bir akittir.
Sözlükte “yol tepmek” anlamındaki darb fi'l-arz deyiminde geçen darb kelimesinden türetilen mudârebe terim olarak bir tarafın sermaye koyması, diğer tarafın işletmeyi üstlenmesiyle kurulan kâr paylaşımı esasına dayalı ortaklığı ifade eder.
Mudarebe, sermaye sahibinin hiçbir kayıt ve şart belirtmeden kârın belli oranlarda aralarında paylaşmak üzere âmil tarafa malı teslim etmesi demektir. Sermaye sahibi âmile verdiği malın belirli bir yer, zaman veya ticaret türü ile sınırlamadan amili yetkili kılmasıdır.
Mudarebe; taraflardan birinin koyduğu sermayeyi diğer tarafın emeği ile işletmesi sonucunda elde edilen kârı baştan belirlenen oranla paylaşma esasına dayanan ortaklık türüdür. Kısaca emek-sermaye ortaklığıdır. Taraflar, Mudarebe akdini diledikleri zaman tek taraflı olarak sona erdirebilir.
İlgili 40 soru bulundu
İNAN; ŞİRKET). Fıkıh literatüründe mufâvada terimi, ağırlıklı olarak Hanefî doktrininde ele alındığı şekliyle ortakların birçok bakımdan tam eşitliği esasına dayalı şirket tipini ifade etmek üzere kullanılır.
Sözlükte “gem, dizgin, yular” gibi anlamlara gelen inân, İslâm hukuku terimi olarak ortakların diledikleri miktarda sermaye ile katılabildikleri, kâr payına ve zarara katılımda eşit, tasarruf ehliyetinde denk olmadıkları ve birbirleriyle sadece vekâlet münasebeti içinde bulundukları şirket nevini ifade eder.
İslâm hukukunda akid şirketleri, şirketin dayandığı ana unsur bakımından emvâl, ebdan ve vücûh şeklinde üçe ayrılır. Bu ayırım içinde emvâl şirketi, iki ve daha fazla kişinin, elde edecekleri kârı belli oranda bölüşmek üzere sermayelerini birleştirerek kurdukları ticarî ortaklık türünü ifade eder.
Şirket ortaklarının söz hakkı ve sorumluluklarını, belirledikleri sermaye ile sınırlayarak tüzel kişiliği olan ortaklıklar sermaye ortaklığı olarak tanımlanır. Sermaye şirketlerinde, şirket ortaklarından herhangi birinin ortaklığı bozma istemi, şirket ortaklığının devam etmesi için bir problem değildir.
CEVAP: Şayet para karşı tarafça çalıştırılıp -zarar çıktıktan sonra- kalan kârın tümü veya belli bir oranı para sahibine kar payı olarak ödenmek şartıyla verilmişse böyle bir sözleşme caiz olur.
Kâr payı, anonim ortaklıkta yıllık net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılan paydır (TTK m. 509/2). Her pay sahibi dağıtılmasına karar verilen net dönem kârına, payı oranında katılma hakkına sahiptir (TTK m.507). Kar payı avansı, ortaklara ara dönem kârı üzerinden dağıtılacak avanstır.
Sözlükte “yöneltmek, bir kimseyi yetkili kılmak, bir yere vali tayin etmek” anlamındaki tevliye, terim olarak bir malın alış fiyatı veya maliyeti üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadan satılmasını, ayrıca bir kamu görevine tayini ifade eder.
Sözlükte “hayvana veya bitkiye su vermek” anlamındaki saky kökünden türeyen müsâkāt kelimesi fıkıh terimi olarak, çıkacak ürünü belli bir oranda paylaşmak üzere meyve bahçesi veya üzüm bağı sahibiyle bunların bakım ve sulamasını üstlenecek işletmeci arasında yapılan sözleşmeyi ifade eder.
Fesih durumunda ana para iade edilir, ardından kâr paylaştırılır. Kâr taksimi sermayedarın huzurunda yapılmalıdır. Kâr bölüşülür, ancak ana para geri verilmezse mudârebe devam ediyor sayılır; bu durumda sermaye kısmen veya tamamen telef olur yahut mudârib onunla yeni iş yapıp zarar ederse kâr hiç bölüşülmemiş sayılır.
Mülakat, herhangi bir sosyal konu ya da sorunun üzerinde, uzman kişi ya da kişilerle yapılmış konuşmaları yansıtan yazı türüdür. Toplumun tamamını ya da bir kısmını ilgilendiren her alanda "mülakat" yapılabilir. Gazete ve dergilerde yayımlamak üzere yapılan mülakatlar için daha çok röportaj sözcüğü kullanılır.
Ticaret alanında faaliyet gösteren bir işletmeye sermaye koymak yoluyla sermayesine ortak olma Müşareke (Kâr/Zarar Ortaklığı) olarak tanımlanmaktadır.
Bunlar; Anonim şirket, limited şirket ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketleridir. Sermaye şirketlerinde ortaklar yalnızca taahhüt etmiş oldukları sermaye ile şirkete karşı sorumludur. Adi komandit şirket ve kollektif şirket ise şahıs şirketleridir.
Eğer şirkette ortakların kimlikleri önem taşıyorsa bu şirket şahıs şirketi olarak kabul edilmiştir. şahıs şirketleri; kollektif şirket, adi şirket ve adi komandit şirkettir. Sermaye şirketlerinde ise ortakların kimlikleri değil sermaye önemlidir.
ADİ ŞİRKET (şirketin tüzel kişiliği yoktur)
Emek, itibar, para, taşınır, taşınmaz gibi unsurlar sermaye olarak getirilebilir. Şirketler tacir değildir. Ticari işletme işletirse ortaklar tacir.
Çünkü, şirket, şer'an caiz olması için hem kâra hem zarara muhtemel olması gerekir. Bu hisse sahiplerine tanınan imtiyaz ise, zarara katılmamak olduğundan caiz değildir. Çünkü, adalete aykırıdır. Şayet, tanınan imtiyaz, hisse oranından fazla oy kullanma hakkı ise, yine caiz değildir.
(ﺍﺣﺮﺍﺯ) i. (Ar. ḥarz “korumak, toplamak”tan ihrāz) Kazanma, elde etme; erişme, nâil olma: Bugün hayat ancak ihrâz-ı galebe için sarfedilebilir bir metâdır (Cenap Şahâbeddin).
Sözlükte “yüz; itibar” anlamlarındaki vech kelimesinin çoğulu olan vücûh, fıkıhta sermayesi bulunmayan iki veya daha çok kişinin ticarî tecrübe ve itibarlarını öne çıkarıp belli bir işi yapmak üzere kurdukları ortaklığı ifade eder.
Belli bir süre savaşa son veren barış antlaşması, mütareke anlamında fıkıh terimi. Barış esasına dayalı uluslararası ilişkileri ve bu amaçla yapılan antlaşmaları ifade eden bir terim.
Mezhepler tarihi kaynaklarında aşırı Şiî gruplarından, kâinatın yaratılması ve yönetilmesinin, ayrıca âhiret hayatında insanlara ceza veya mükâfat verme işinin Allah tarafından Hz. Peygamber'e, Ali'ye ve onun neslinden gelen imamlara havale edildiğini ileri sürenlere müfevvida (tefvîziyye) denildiği kaydedilmektedir.
Sözlükte “iyi durumda olmak, hazır hale gelmek” anlamındaki hey'et kökünden türeyen mühâyee “birden fazla kişinin belirli bir durum üzerinde uzlaşmaları” veya “taraflardan her birinin vaad ettiğini hazır ve elverişli hale getirmesi” demektir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri