Varoluşun ve kainatın sırlarını araştıran, zamanının çoğunu ibadet ve zikirle geçiren kişilere sofi denir. Divan edebiyatında birçok şair, bu kelimeyi ''sufi'' şeklinde kullanmıştır.
İslâm'ın zâhir ve bâtın hükümleri çerçevesinde yaşanan mânevî ve derunî hayat tarzı. Tasavvufî hayat tarzını benimseyen ve bu yolla Hakk'ın yakınlığını kazanmaya çalışan kişi. Âhiret saadetinin ibadetle kazanılacağına inanarak kendisini ibadete veren samimi dindar.
Birbirlerine “kurban” diye hitap eden kişiler için bu ifade hem yakınlık ve yerellik, hem de sofiler örneğinde görülebileceği gibi, sosyal mensubiyetlerin ya da tarikat-cemaat bağlarının dil üzerinden de kurulmasını sağlayan bir şablon oluşturur.
“SUFİ” ADI NEREDEN GELİYOR? Sufilerin diğer ilim erbabından farklı ilk özellikleri, farzları yerine getirmekten ve haramlardan kaçınmaktan başka malayani denilen boş ve anlamsız meşguliyetleri terk etmek, maksadları ile aralarına giren her türlü alakadan sakınmaktır. Onların Allah'dan başka gaye ve maksadları yoktur.
Mistizmin özel bir türü olan Sufizm, “müslümanların Allah'ın varlığını kişisel deneyimleri ile yaşayarak anlamaya çalışmaları” olarak tanımlanabilir. Sufi terimi ilk kez “yün giyen” anlamıda 767 yılında ölmüş olan Kufe'li Abu-Haşim tarafından kullanılmıştır.
İlgili 22 soru bulundu
Tasavvufta peygamber yoluyla Allah'a ulaşmak vardır. Mistisizmde peygamber veya bir mürşid-i kâmil yoktur. Tasavvuf şeriat kurallarının üzerine bina edilmiş olup İslam dininin bir yüzüdür. Tasavvuf İslam'dan bağımsız düşünülemez.
Horasan'da ilk sufiler
İyâz, İbrâhim b. Edhem, Bişr el-Hâfî, Şakīk-ı Belhî, Hâtim el-Esam, Ahmed b. Harb, Muhammed b. Eslem et-Tûsî gibi isimler vardır.
Sünniler günümüzde inanç açısından Maturidilik ve Eşarilik, fıkhi açıdan da Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbelî ve bazen ise Caferi mezheplerine bağlıdırlar.
Tasavvuf terbiyesinde, bir mürşit elinde manevî terbiyesini tamamlayan, gerçek takvaya ulaşıp kâmil mümin olan kimseye veli ve sûfi ismi verilmektedir. Diğer İslamî gruplar, bu sıfattaki bir mümini muttaki sıfatıyla tanıtırlar.
Sûfî, pislikten arınan, tefekkür ile dolan, beşeriyetten Allah'a yönelen, yanında altın ile çamur eşit olan kişidir. Sûfî, kalbini Allah'ın saflaştırdığı, böylece kâlbi nurla dolan zikrullah lezzetini tadan kimsedir.
Mistizmin özel bir türü olan Sufizm, “müslümanların Allah'ın varlığını kişisel deneyimleri ile yaşayarak anlamaya çalışmaları” olarak tanımlanabilir. Sufi terimi ilk kez “yün giyen” anlamıda 767 yılında ölmüş olan Kufe'li Abu-Haşim tarafından kullanılmıştır.
Sufiye göre şeriat kabuktur. Amaç öz kabul edilen tasavvuf yoluna (tarikat) ulaşmaktır. Buradaki seviye seyr billah (Allah ile birlikte yürümek) tir.
On ikinci yüzyılda, Sufi tarikatlarına mensup birçok yeni Türk göç dalgası başladı, bazıları sonradan heterodoks inançları da içeren tarikatlara dönüştü. 1300'lü yıllardan sonra Anadolu'daki Türklere hitap eden bir Sufi tarikatı Safevi yanlısı oldu; bu tarikat başlangıçta Sünni ve siyasi olmayan bir tarikattı, ancak ...
Nakşibendilik (Osmanlıca: نقشبندیه Nakşbendiye), Abdulhalik Gücdevani tarafından sistemleştirilen, Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibendi'nin isim babası olduğu Sünni İslam dini tarikatı.
Menzil Cemaati, Nakşibendiye'ye bağlı olup Türkiye'deki cemaatler arasında en fazla mensubu olanlardan biridir. Muhammed Raşit Erol (1930-1993) tarafından kurulmuştur. 12 Temmuz 2023'e kadar önderleri Abdülbaki Erol'du.
Nakşibendi tarikatı, 1318-1389 yılları arasında Türkistan'da yaşayan Bahaeddin Nakşibend tarafından kurulmuştur ve İslam dünyasında çok yaygındır. Farsça bir kelimedir.
Nakşibendiyye tarikatının kurucusu. Bahâeddin Nakşibend'e (ö. 791/1389) nisbet edilen tarikat.
Nureddin, zamanın saygın bir tarikatı olan Babai tarikatına girip Sufi olunca, isminin kısaltılmışı olan "Nur" ile "Sufi" sıfatı birleştirilip Nur Sufi veya Nur Sofu denmiş. Halk arasında Nur Sofu diye söylenir. Yazışmalarda Nureddin Sofi, Nuri Sofi, Nur Sofi ve Nure Sofi olarak geçer.
Temel inanç Alevilik, Hâkk-Muhammed-Ali üçlemesiyle Ehl-i Beyt ve On İki İmamları önemseyen Câferiyye Şiiliği ile ortak noktalara sahip olan bir yoldur. Alevilikte varlık birliği önemli yer tutmaktadır. Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini Hacı Bektaş-ı Velî'nin tespit ettiğine inanılır.
Sûfi gelenekte evlenmeyi olumlu ve faziletli bulanlar kadar, bekar yaşamayı tasvip eden ve hiç evlenmeyen sûfiler de vardır.
Sufizm'i; hakikatin kendisi olarak yaşama deneyimi şeklinde tanımlayabiliriz. Sufizm hiç bir zaman hiç bir dine, bir ırka ait olammıştır. Çünkü farklılıllar ve üstünlükler, sufilerin kendilerini arındırdıkları aldatmaların ta kendisidir. Sufizmin kendisi tüm dinlerin özü ve aynı zamanda İslam'ın ruhudur.
Zühd döneminde Basra, Kufe ve Horasan'da sufiler yetişirken tasavvuf döneminde Mısır, Nişabur, Şam ve özellikle Bağdat'ta olmak üzere İslâm coğrafyasının her tarafında önemli sufiler yetişmiştir.
Cemâl Halvetî mezkûr eserinde sûfînin tanımını manzum bir şekilde yapmıştır. Ona göre sûfîliğin temel şartı zühd, fakr, sıdk ve aşk ehli olmaktır. Bunun yanında sûfî zâhir ve bâtın temizliğine özen göstermeli, şer'i hükümlere azami riayet etmelidir.
Anadolu'da Kızılbaş
Kızılbaş sözcüğü Anadolu ve Bulgaristan Alevilerini tanımlamak için de kullanılmıştır. Osmanlı kayıtlarında Alevî Türkmen kökenli Seyyid müslümanlara "Kızılbaş" denilmekteydi.
Ali kültü etrafında şekillendiğine inanma hali var. Bu inanca göre Ali, Aleviliğin temel kurucu mürşidi ve piri oluyor. Alevi dedeleri de Hacı Bektaş Veli'nin soy şeceresi üzerinden kendilerini Ali soyuna bağlamakta sakınca görmüyor. Nitekim Anadolu dışında Aleviliğin Ali soyu olarak görüldüğü bir gerçektir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri