Algı, belirli aşamalar sonucu oluşur. Bunlar; algıda seçim, algıda organizasyon ve algıda yorumlama aşaması şeklide ifade edilir. Seçim aşamasında; dikkat, tercih, ihtiyaç, tecrübe gibi etmenler sayesinde birçok uyaranı filtreleme olayı gerçekleşir.
Algı, duyularımızın aldığı bilgileri yakalayan, işleyen ve aktif olarak anlam kazandıran bir kabiliyettir. Duyusal organlarımız aracılığıyla bize ulaşan uyarılarla çevremizi anlamamızı sağlayan bilişsel süreçtir.
Toplamda üç çeşit algı vardır. Bunlar sırasıyla Duyusal, Zihinsel ve Sezgisel algıdır.
Algının temel öğeleri duyma, konuşma, dokunma, tatma ve diğer duyular sağlar. Algı yönetimi, insanların algılarını değiştirmeye ve yönlendirmeye çalışma sürecidir.
İlgili 27 soru bulundu
Algı yönetimi Amerikan ordusu tarafından geliştirilmiş bir yöntemdir. Algı yönetiminin hedefi insanların, devlet ve toplulukların algılarını belli bir yöne kanalize etmektir. Amaç eldeki bilgi ve duygular vasıtasıyla kitlelerin duyularını ya değiştirmek ya da var olan durumu olduğundan farklı göstermektir.
Algısal sistemin bazı organizasyon prensipleri bulunmaktadır; Yakınlık, • Benzerlik, • Tamamlama, • Süreklilik. olan cisimlerin bir bütün olarak algılanmasıdır.
Algıda seçicilik, uyaranın doğası ve içsel unsurlar olmak üzere iki etki çerçevesinde belirlenir.
İlk olarak ABD'de ortaya çıkan bir uygulama olan algı yönetimi, hedef kitlenin bir kişi veya kuruma yönelik duygu, düşünce ve davranış biçimlerinin istenilen yönde değiştirilmesini amaçlayan sistemli bir iletişim faaliyeti demektir.
Varlıkların olduğu gibi değil de, bize göründüğü biçimde algılanmasına “algı yanılması” denir. Algı yanılmalarının bir bölümü, duyu organlarının bozukluğundan ileri gelir. Gözlerinde astigmatizm olanların, varlıkları titrek ve gölgeli görmesi ya da renk körü hastaların, çayırjarı kırmızı, ateşi yeşil görmeleri gibi.
Algı, duyu organlarının fiziksel uyarılmasıyla oluşan sinir sistemindeki sinyallerden oluşur. Örneğin, görme gözün retinasına düşen ışıkla, işitme kulağa gelen ses ile oluşur. Algı bu sinyallerin sadece pasif bir şekilde alınması değildir. Öğrenme, dikkat, hafıza ve beklenti ile şekillenebilir.
Beynin ilgili bölgesine ulaştırılarak anlamlandırılır ve gerekirse organizma tepki verir. Bütün bu işlemleme sürecine algılama adı verilir. Yani alıcı hücrelerin enerji değişimini yakalayarak bu enerji değişimini sinirsel bir sinyale çevirmesi ve beyinde bunun işlemlenmesi süreci algılamadır.
Bu ilkeye göre insanlar çeşitli nesneleri algılarken birbirine yakın olanları grup oluşturarak algılarlar. Bu ilke günlük hayatta sık sık reklam amblemlerinde, olayın ilişkili yönünü vurgulamak için kullanılır.
farklı açılardan da bakılsa, bilinen bir nesnenin şeklinin hep aynı görülmesine ilişkin ALGISAL DEĞİŞMEZLİK. Örnek: Bir pencereye karşıdan ve yandan bakıldığında, onun retinaya düşen imgesi farklı olur. Buna karşın, kişi, evinin o penceresini hep aynı şekle sahip olarak algılar.
ALGIDA ÖRGÜTLENME
Çevremize baktığımızda canlıları,cisimleri bir bütün olarak görmekteyiz.Bunlar bir cisim,bir biçim yada bir canlıdır. Demekki insan algıladığı uyarıcıyı örgütleyerek bir biçim yada kalıba sokmaktadır. Bu duruma algıda örgütlenme denir.
Algılama bir çeşit duyumsal bir bilgilenmedir. Böyle bir süreçte, dış dünya dan, duyma, tatma, görme, koklama ve dokunma duyuları yardımı ile bilgiler toplarız.
Duyulardan gelen bilginin zihnimiz tarafından yorumlanmasıdır.
İletişim sürecinin etkinliği, alıcı ile göndericinin aynı sembollere aynı anlamı vermeleri, buna uygun bir tepkide bulunmaları ile sağlanabilir. Her mesaj, göndericinin algılama yeteneğinin bir sonucu olarak ortaya çıkar; dolayısıyla algılama süreci filtre rolü oynar.
Görsel algı kuramlarının tasarım süreci ile ilişkilendirilmesi ve sürece yansıması bağlamında ele alınan kuramlar; Gestalt Görsel Algı Kuramı, Olasılıklı Öğreti Kuramı, Bilişimsel Algı Kuramı, Nöropsikolojik Algı Kuramı, Yapılandırmacı Görsel Algı Kuramı ve Doğrudan Algı Kuramı olarak belirlenmiştir.
Algıda seçicilik kuramına göre; insan algılama sistemi şekil ve zemin arasında bir ayırım yapar, şekil dikkati üzerine çeker; zemin ise, şeklin gerisinde kalarak; dikkat ve algıyı üzerine çekmez. Bu yüzden şekil ve zemin mutlak kavramlar değildir, dikkatin yoğunlaştığı noktaya göre şekil ve zemin değişir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri