Çocuklar biz farkında olduklarını düşünmediğimiz zamanlarda aslında yavaş yavaş ölümü tanımaya başlarlar. Okul öncesi dönem olarak ifade edilen 3-6 yaş arası dönemde çocukların sıklıkla ölüm hakkında soru sormaya başladığı görülür.
Genellikle 3 yaşından önce çocuklar ölüm kavramını anlayamazlar. Bu sebeple yaşamlarının ilk 3 yılında yakınlarının ölümü ile karşılaşan çocuklar, ölümü diğer yaş grubundaki çocuklara göre daha az korkutucu bulurlar. Çocuklar 4-5 yaş civarında ölümden ve yakınlarını kaybetmekten daha çok korkmaya başlarlar.
Ölüm korkusu bireylerin yaşamının sona ereceğinin farkındalığına ulaştığında gelişir; yaşam boyu gelişerek devam eder. Ölüm kaygısının tanımlarına bakıldığında ölüm korkusu, sonluk korkusu görülmektedir. Ölüm kaygısı ve ölüm korkusu eş anlamlı kullanılsa da birbirinden ayrılmıştır.
Okul öncesi çocukta ölümle ilgili belirgin bir kavram gelişmediğinden, onun için korkulacak tek şey, ana babasından ayrılma tehdididir. İlkokul çağında ve daha sonraki yıllarda ergen için ölüm, gelişmekte olan ilişkilerini ve kimlik gelişimini engelleyecek bir durum olarak algılanır.
Çocuklar ölümle çok erken yaşlarda ilgilenmeye başlasalar da 3 yaşından önce ölümü kavrayacak zihinsel yeti oluşmamıştır. 3 yaşından önce ebeveyn kaybı yaşayan çocuğa söz konusu kişinin öldüğü söylense de korku ya da üzüntü duymayacak, o kişinin verdiği bakımla ilgili eksiklikten kaynaklanan sıkıntıları yaşayacaktır.
İlgili 19 soru bulundu
Ölüm ile ilgili sorular ve farkındalık 3 yaş civarında gelişmeye başlar. Bununla birlikte çevrede “ölüm” kelimesini duyan ve ardından insanların mutsuz yüz ifadeleri takındığını gören çocuk,basit bir mantıkla ölümün üzücü olduğunu hisseder ve iyice merak etmeye başlayabilir.
Çocuklara ölümü anlatırken ölümün yaşamın sonu olduğu ve ölen kişinin hiçbir şekilde geri dönmeyeceği, ölümün vücut fonksiyonlarının durması anlamına geldiği (yani ölenin artık göremez, duyamaz, dokunamaz, koklayamaz, yiyemez, hissedemez ve hareket edemez olduğu) şeklinde ölümü somuta indirgemek gerekir.
En yaygın olarak ölüm korkusuna yol açan nedenler şunlardır: Kişinin tamamen bedeninin yok olacağını sürekli olarak düşünerek korku duyması. Öldükten sonra cezalandırılmaktan korkması. Kişi öldükten sonra kendisinin cezalandırılacağını düşündüğü için ciddi bir ölüm korkusu yaşayabilir.
Eğer kişi daha önce herhangi bir hastalık veya kaza geçirmiş ise anksiyete ile birlikte ölüm korkusu yaşama ihtimali yüksektir. Aynı zamanda kişinin hayat kalitesinin düşmesine neden olan bu durumun bazen de genetik nedenler ile ortaya çıkmakta olduğu düşünülmektedir.
Ölüm üzerine düşünmeye başladığında terleme, nefes sorunu, panik atak, hızlı kalp atışları ve baygınlık gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir. Birey hayatını tamamen ölüm kavramı üzerine planlar. Ölüm korkusu yaşayan yaşlı bireylerde genellikle etrafında olan insanlarla sık sık bir şey paylaşma isteği görülebilir.
Tanatafobi kişinin yoğun kaygı hissetmesidir. Kişinin ölüme dair yoğun kaygı durumu bir süre sonra baş edilemez hale gelir. Dolaylı olarak ise depresyon, anksiyete gibi farklı psikolojik sonuçlara neden olur. Var olan ölüm korkusu uzun süre devam ederse kişinin sosyal hayatı derin bir şekilde bundan etkilenir.
Kişilerin kendi ölümlerine fazla odaklanması ve bununla ilgili korku, stres içerisinde olması durumuna tanatofobi denmektedir. Ölümle bağlantılı olarak “kaç ya da savaş” içgüdüsü fazlaca hakimdir. Bundan kaynaklı olarak anksiyete ve panik atak durumları gözlenebilmektedir.
Göğüste ağrı hissiyle beraber terleme ve titreme de görülebilmektedir. Bunların yanında baygınlık, baş dönmesi ve nefes darlığı da eşlik edebilir. Bazı kişiler panik atak sırasında ölüm korkusu da yaşamaktadır.
Bebekler 6'ncı aydan itibaren bazı korkuları yaşamaya başlar. İlk korkular, alışılmışın dışındaki yabancı nesneler ve kişiler olur.
Sarılmak, sırtını okşamak gibi fiziksel temaslar çocuğu oldukça rahatlatacaktır. Sakin bir ses tonu kullanarak korktuğunu anladığınızı gösterebilirsiniz. Çocuğun anlaşıldığını hissetmesi kendini ifade etme isteğini de arttıracaktır. Korkusu olan çocuğa 'ağlama', 'geçer' ya da 'korkma' demek fayda etmez.”
Tanatofobi(Ölüm Korkusu) Nedir? Ölüm korkusu (tanatofobi), kişinin kendi ölümüyle ilgili korkularından kaynaklı bir endişe bozukluğudur. Kişinin ölümüyle ilgili olarak “kaç veya savaş” mekanizması aşırı aktiftir ve sürekli bir anksiyete hali hatta panik ataklar yaşanabilir.
Nekrofobi, Ceset görülmesi ya da ölümün düşünülmesi sonucu ortaya çıkan saplantılı ve aşırı korkudur. Fobiye sahip kişi, gerek başka insanlara karşı saldırganlık ve öldürme itkisi duymanın, gerek yasaklanmış olduğunu düşündüğü cinsel içgüdülerini doyuma ulaştırmanın “cezasını” çekmektedir.
Korkarken ve korku anında okunması tavsiye edilen birçok dua bulunaktadır. Bunlar arasında Ayetel Kürsi, Nas Suresi, Felak Suresi de bulunmaktadır. Koruyucu özelliği olan bu üç dua korku anında okunabilir. 'Bismillahillezi la yedurru me'asmihi şey'un fi'l-ardı ve la fis-sema'i ve huves-semiul-alim.''
Korkunun sürekli devam etmesi, günlük yaşamı ve aktiviteleri etkilemesi tanatofobi olarak tanımlanıyor. Aşağıdaki soruları yanıtlayarak tanatofobi yaşayıp yaşamadığınıza dair bazı ipuçları elde edebilirsiniz.
Panik Atak Sonucu Ölüm Korkusu Nasıl Geçer? Panik Ataktan dolayı ölüm korkusunun geçmesini isteyen kişiler için kesin çözüm Psikanalitik Psikoterapidir. Anksiyete Bozuklukları alanında çalışan uzman bir psikolog ile bu korkuların temelinde yatan duygu ve bilinçdışı süreçler Panik Atak terapisinde çalışılmalıdır.
Bulüğ çağına gelmeden vefat eden çocuklar, berzah âleminde bir nevi cennet hayatı yaşıyorlar. Asıl cennete giriş, ancak kıyamet kopup mahşerden sonra gerçekleşir. Müminlerin ruhları “illiyun” denilen ve “yüksekler” anlamına gelen yüce makamlardadır.
İlk altı ile dokuz aylık dönemde annenin ölümünden sonra yerine geçen bakım vereni kabullenmesi daha kolaydır. Eğer dokuz aya kadar anneyle kurulan bağ güçlü ise bebek yeni bakım vereni kabullenmede direnç gösterebilir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri