Albert Einstein'ın durağan evren fikrinin değişmesine yol açan; evren enerjisi ve galaksi kütle çekim çalışmaları, evrenin negatif basınca sahip bir enerjiyle dolu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Doğası henüz çözülememiş bu enerji karanlık enerji olarak adlandırılmıştır.
Karanlık enerji, fiziksel evrenbilimde, astronomide, astrofizikte ve gök mekaniğinde, evreni sürekli genişlettiği ve galaksileri birbirlerinden uzaklaştırdığı varsayılan bir enerji türüdür.
NASA'nın 200 bin galaksi üzerinde 5 yıl boyunca ve kozmik zamanda 7 milyar ışık yılı geriye gidilerek yapılan gözlemler sonucunda, evrende karanlık enerjinin, yer çekimi gücüne baskın olduğu ve evrenin giderek artan bir hızla genişlemesini sağlayan düzenli ve tek vücut bir güç olduğu teyit edildi.
Karanlık enerji, kozmolojik verileri açıklamak için öne sürülmüş bir tür enerjidir. Evrenin karanlık enerji yoğunluğunun 1,67 x 10-27 kg/m3, Güneş Sistemi'nin Plüton'un yörüngesinin içinde kalan kısmındaki toplam karanlık enerji miktarının ise yaklaşık 6 ton olduğu hesaplanıyor.
İlk önce evren kütlesinin %96 sını kaybedeceği için açık evren halini alır. Karanlık madde olmadığından galaksiler dağılmaya başlar. Karanlık enerji evrenin genişlemesini hızlandırır ama eğer karanlık enerji olmazsa evrenin genişlemesi yavaşarlar ve zamanla durur sonrasındada evren içine çökmeye başlar.
İlgili 28 soru bulundu
1 trilyon yıl sonra evrendeki bütün yıldızlar sönecek ve gelecekteki uygarlıklar yaşamak için kara delik enerjisini kullanmak zorunda kalacaklar. Evrendeki en büyük enerji kaynağına ise kara delik bombası diyoruz.
Uzayın dışında muhtemelen büyük ölçüde boşluk vardır, ancak galaksiler, kara delikler, nötron yıldızları ve diğer astronomik nesneler de dahil olmak üzere farklı nesnelerin varlığına dair gözlemler de mevcuttur.
Keşif. Karanlık enerjinin varlığı, 1990'larda iki bağımsız gözlem çalışmasıyla keşfedildi. İlk olarak, uzak süpernova patlamalarının gözlemleri yapılırken, bu patlamaların yavaşlamadan değil, tersine hızlanarak uzaklaştıkları gözlemlendi.
Esasen uzayda her yönde Büyük Patlama'dan arta kalan ışık vardır. Ancak evrenin genişlemesi sebebiyle, kozmik mikrodalga artalan ışıması olarak adlandırılan bu ışığın dalga boyu uzamıştır. İnsan gözü, ışık tayfının mikrodalga kısmında kalan artalan ışımasını algılayamaz.
Karanlık madde kavramı, ilk olarak 1932'de Jan Hendrik Oort ve 1933 yılında, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsünden İsviçreli astrofizikçi Fritz Zwicky tarafından öne sürülmüştür.
Karanlık madde, kozmoloji ve astronomi ile ilgili gözlemleri açıklamak için öne sürülen bir madde türüdür. Karanlık madde parçacıkları, ışıkla etkileşmediği için doğrudan gözlemlenemez, ancak çevrelerinde sebep oldukları etkiler sayesinde varlıkları anlaşılabilir.
Evren yüzde 4 oranında normal madde ve yaklaşık yüzde 21 oranında karanlık maddeden oluşuyor. Yıldızlar gibi ışık saçan normal maddeden 5 kat fazla olan görünmez karanlık madde, galaksilerdeki yıldızları bir arada tutan ek yerçekimini sağlıyor.
Evrenin sadece yüzde 5'ini biliyoruz.
Mavi renk yalnızlığı, üzüntüyü, depresyonu, güveni ve bilgeliği simgeler.
Enerji Verici Renkler
Turkuaz, kraliyet mavisi, magenta (kırmızı ve mor karışımı) ya da galibarda ve zümrüt yeşili gibi yüksek pigmente sahip renkler de güçlü bir uyarıcıdır ve kişiyi fazlasıyla enerjik hissettirecektir.
Bilgelik, güvenilirlik, dayanıklılık, özgüven, azim siyah rengin temsil ettiği olgular arasında yer alıyor. Bunların yanında siyah keder ve yası yansıtmanın da ilk akla gelen araçlarından biri oluyor.
Dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ve güneş etrafındaki yörüngesindeki seyahati esnasında bir yarısı güneş ışıklarıyla aydınlanırken, diğer yarısı karanlıkta kalır. Dünyanın dönüşü ve ilerleyişi nedeniyle aydınlanma çemberi de sürekli ilerlemektedir. Aydınlanma çemberi gece ile gündüz arasındaki sınırı oluşturur.
Aydınlanma olayının gerçekleşebilmesi için iki kriter gerek: ışık kaynağı ve o kaynaktan çıkacak ışığın çarpıp yansıyacağı materyal. Uzay boşluğu ise bir madde değildir. Dolayısıyla aydınlanamaz. Çünkü ışığın çarpıp yansıyabileceği bir şey değildir.
Tüm bu ön bilgilerden sonra, uzayın siyah olduğu sonucuna varıyoruz, çünkü uzayın kendisi bir ışık kaynağı değil, dolayısıyla uzayın kendisinden gözümüze herhangi bir ışık gelmiyor ve bu durumu beynimiz siyah olarak algılıyor.
“Büyük patlamadan önce hiçbir şey yoktu. Einstein'ın görelilik teorisine göre uzay ve zaman aslında bileşiktir ve tek bir uzay-zaman sürekliliği oluşturur. [Ancak, zamanla birlikte 4 boyutlu olan bu doku] düz değildir ve [tıpkı bir kupanın kendi üzerine bükülen sapı gibi] boru şekillidir.
Karanlık dişil enerji; bilinç altındaki düşünceleri, duygusal dürtüleri ve ilkel güdüleri içeren, ilahi dişiliğin karanlık tarafını temsil eden bir enerji türüdür. Dişiliği yalnızca uyum, hoşgörü ve affedicilik olarak tanımlayan dişil enerjinin aksine, daha çok karanlık bir dişiliği ön planda tutmayı hedefler.
Tüm bunlar bilinen evrenin yalnızca %4,9'unu oluşturuyor. Geriye kalan kısım evrenin "karanlık" yüzü... Planck uydusu ölçümlerine göre evrenin %68,3'ü karanlık enerji ve %26,8'i karanlık maddeden oluşuyor.
Evrenin sonu
Şekildeki noktaların her biri birer gökadadır. Kur'an'da bahsi geçen gök cisimleri Güneş, Ay ve yıldızlardan ibarettir. Kur'an'da Tekvir, Mülk ve Cin gibi bazı surelerde kıyamet vaktindeki bazı sahneler anlatılır.
Ancak “uzay” ifadesi ile çoğunlukla uzayın Dünya ve onun atmosferinin dışındaki kısmı kastedilir. Atmosferin en dış katmanı Dünya'nın yüzeyinden yaklaşık 960 kilometre yüksekte biter.
Kapalı evrende, karanlık enerji azdır ve yerçekimi en sonunda evrenin genişlemesini durdurur. Bu noktadan sonra ise çekim kuvvetinin etkisiyle bütün maddeler bir noktaya çöker ve en sonunda büyük sıkışma ya da büyük ezilme denilen “ Big Crunch “ oluşur.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri