İslâm hukukunda akid şirketleri, şirketin dayandığı ana unsur bakımından emvâl, ebdan ve vücûh şeklinde üçe ayrılır. Bu ayırım içinde emvâl şirketi, iki ve daha fazla kişinin, elde edecekleri kârı belli oranda bölüşmek üzere sermayelerini birleştirerek kurdukları ticarî ortaklık türünü ifade eder.
Emval kelimesi Arapça kökenli olup en genel tabiriyle mal, mülk ya da sahip olunan eşyalar anlamında kullanılır. Eski bir kelime olan ve Türkçe kökenli olmayan bu kelime ile birlikte birçok tamlamalar oluşturulmuştur. Özellikle emlak alanında ve hukuk alanında yoğun bir şekilde kullanılır.
Sözlükte “gem, dizgin, yular” gibi anlamlara gelen inân, İslâm hukuku terimi olarak ortakların diledikleri miktarda sermaye ile katılabildikleri, kâr payına ve zarara katılımda eşit, tasarruf ehliyetinde denk olmadıkları ve birbirleriyle sadece vekâlet münasebeti içinde bulundukları şirket nevini ifade eder.
İNAN; ŞİRKET). Fıkıh literatüründe mufâvada terimi, ağırlıklı olarak Hanefî doktrininde ele alındığı şekliyle ortakların birçok bakımdan tam eşitliği esasına dayalı şirket tipini ifade etmek üzere kullanılır.
İslâm öncesinde Mekke ve Kâbe ile ilgili hizmetlerden hükûme (hakemlik) ve emvâl-i muhaccere (putlara adanan malların korunması) görevi Benî Sehm'den Hâris b. Kays tarafından yerine getiriliyordu.
İlgili 15 soru bulundu
Hukûme veya Emvâl-ı Muhacere: Bu görev putlara sunulmuş olan malların saklanmasıdır.
Âs b. Vâil, Hz. Peygamber'in oğulları Kasım ile Abdullah vefat edince, “Bırakın şu nesli kesilmişi! Artık ölümünden sonra adını anan bulunmayacak” demiş, bunun üzerine onun hakkında, “Asıl hayırla yâd edilmeyecek olan (ebter) odur” meâlindeki ifadeyi de taşıyan Kevser sûresi nâzil olmuştur.
Sözlükte “yöneltmek, bir kimseyi yetkili kılmak, bir yere vali tayin etmek” anlamındaki tevliye, terim olarak bir malın alış fiyatı veya maliyeti üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadan satılmasını, ayrıca bir kamu görevine tayini ifade eder.
Çünkü, şirket, şer'an caiz olması için hem kâra hem zarara muhtemel olması gerekir. Bu hisse sahiplerine tanınan imtiyaz ise, zarara katılmamak olduğundan caiz değildir. Çünkü, adalete aykırıdır. Şayet, tanınan imtiyaz, hisse oranından fazla oy kullanma hakkı ise, yine caiz değildir.
Belli bir süre savaşa son veren barış antlaşması, mütareke anlamında fıkıh terimi. Barış esasına dayalı uluslararası ilişkileri ve bu amaçla yapılan antlaşmaları ifade eden bir terim.
Sözlükte “toprağa tohum atmak, ekin ekmek” anlamındaki zer' kökünden türeyen müzâraa kelimesi, fıkıh terimi olarak tohum ekmek ve mahsulü belli oranda paylaşmak üzere arazi sahibiyle emek sahibi arasında yapılan ziraî ortaklık sözleşmesini ifade eder.
Vedia verenin taşınır bir malı ücretsiz olarak saklanmak üzere vedia alana tevdi ettiği, tevdi alanın da bu malı istendiği zaman iade borcu altına girdiği akit vedia akdidir (saklama sözleşmesi – depositum).
Sözlükte “hayvana veya bitkiye su vermek” anlamındaki saky kökünden türeyen müsâkāt kelimesi fıkıh terimi olarak, çıkacak ürünü belli bir oranda paylaşmak üzere meyve bahçesi veya üzüm bağı sahibiyle bunların bakım ve sulamasını üstlenecek işletmeci arasında yapılan sözleşmeyi ifade eder.
Emval TDK sözlük anlamı şu şekildedir: isim,eskimiş Mallar, para ile alınan şeyler.
Zorunlu göçe tabi tutulan bu kişilerin geride bıraktığı mallar, literatürde ve uygulamada emval-i metruke (terk edilmiş mallar) olarak adlandırılmıştır.
Tahsili Emval Kanununda, borçlunun ölümü halinde takibin nereye yöneltileceği hakkında bir hüküm mevcut olmadığından vârislerin sorumluluğu umumi hükümlere göre tâyin edilmekte- dir. Vergi Usul Kanununun 12 nci maddesi hükmüne mütenazır olarak hazırlanan 8 nci madde hükmü ile bu cihet bir esasa bağlanmıştır.
İİK m.179'da belirtildiği üzere, sermaye şirketlerinin borca batık olması halinde, şirketi temsile yetkili kişiler tarafından mahkemeye başvurulması halinde ve mahkeme tarafından bu durumun tespit edilmesi halinde şirketin iflasına karar verilmektedir.
Anonim şirket (A.Ş.) ya da anonim ortaklık (A.O.) sermayesi ortak tarafından taahhüt edilmiş ve paylara bölünmüş olan, tüzel kişiliği haiz, borçlarından dolayı kendi mal varlığıyla sorumlu bulunan şirkettir.
Anonim şirketler, hem ortakların ticari faaliyetlerine hem de şahsi mal varlıklarına ilişkin maddi sorumluluk ve riskleri minimize ederek ortakların varlıklarını koruması, sermaye paylarının kolay ve hızlı bir şekilde el değiştirebilmesi ve yönetimsel açıdan avantajlara sahip olması sebepleri ile tercih edilebilir.
Teâtî veya muâtât, akdin taraflarının sözlü irade beyanında bulunmaksızın mal ve bedeli karşılıklı rızaya delalet eden fiil yoluyla mübadele etmeleridir.
Müsaveme, satıcının malın maliyetini müşteriye açıklamadığı satışa denilir. Başka bir deyişle müşterinin yapılan alışverişten satıcının ne kadar kâr ya da zarar ettiğini bilmediği satıştır.
Hz. Peygamber'in mânevî şahsiyetini selâmlama anlamında bir tabir.
İnne şanieke hüvel'ebter. “Ey Muhammed!” Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Doğrusu adı, sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir.
Hayber'in fethedilmesi üzerine yahudiler Hz. Peygamber'i zehirlemeye karar vermişlerdi (Vâkıdî, II, 677). Bu karar doğrultusunda Zeyneb, Resûl-i Ekrem'in yanına kızartılıp üzerine zehir sürülmüş bir koyun götürdü; koyunun kol ve kürek kemikleri etlerine daha fazla zehir sürdü.
Ümmü Hâni, Fâhite (Hind) bint Ebî Tâlib el-Kureşiyye el-Hâşimiyye (ö. 50/670'ten sonra), Hz. Ali'nin kız kardeşidir, sahâbîdir. Babası Ebû Tâlib İslâmiyet'i kabul etmemekle birlikte, annesi Fâtıma bint Esed, Ebû Tâlib'in ölümünden hemen sonra hicretten yaklaşık iki yıl önce Müslüman oldu.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri