Meşhur hadislere inanmayan da kâfir olur. ( Çünkü bu zatların yaşadığı tevâtür hâlini almıştır. İnkârı mümkün değildir. Mütevatir hadisleri inkâr etmek de böyledir.
İslam'ın ilk yılları Kur'ancılar inançlarını, hadis yazmayı yasaklayan Muhammed Peygamber'in zamanına dayandırırlar. Muhammed'in sahabelerinden biri ve ikinci İslam halifesi olan Ömer bin Hattab da hadis yazmayı yasaklamış ve halife olarak yönetimi sırasında mevcut koleksiyonları yok etmiştir.
“Hadis inkârcılığı” hadisleri eleme, tenkit ve ayıklama sürecinden geçirme ihtiyacı hissetmeksizin “toptan reddetmek” demektir. Haricîlerin bazı kollarının hadisleri tümüyle, Mutezile'nin bir grubunun ise haber-i vahid olan hadisleri reddettikleri bilinmektedir.
Sual: Hadisler olmadan Kur'anla amel edebilir miyiz? Hadis-i şerifler olmadan Kur'an-ı kerimle amel etmek mümkün olmadığı gibi, mezhepler olmadan da hadis-i şeriflerle amel etmemiz mümkün olmaz.
Sünneti/sahih hadisleri prensip olarak inkâr eden dinden çıkar. Mütevatir bir hadis yakin ifade ettiği için ona iman etmek şart olup inkârı küfrü gerektirir. - Sahih hadislere yakın olan bir diğer hadis ise Hasen hadistir.
İlgili 27 soru bulundu
Meşhur hadislere inanmayan da kâfir olur. (
Çünkü bu zatların yaşadığı tevâtür hâlini almıştır. İnkârı mümkün değildir. Mütevatir hadisleri inkâr etmek de böyledir.
Bu tanımlar arasında günümüzde genel kabul göreni İbnu's-Salâh tarafından yapılmış olan tanımdır. Bu egemen tanıma göre bir hadisin sahih olabilmesi için, râvilerin adalet ve zabt sahibi olması, hadisin senedinin muttasıl olması ve rivayetin şâz ve muallel olmaması gerekir.
Kur'an-ı Kerim'de hadîs kelime- si temel anlamında birçok yerde geçmektedir. 9 Tâhâ, 20/6; Nâziât, 79/15. 10 Zâriyât, 51/24. 11 Burûc, 85/17. 12 Ğâşiye, 88/1. 13 Mü'minûn, 23/44. (İbret kıssaları haline getirilen diğer kavim için bkz.
Meselâ İmam Şâfiî bu konuda şöyle der: “Hadis, Kur'ân'a muhalif olur ise, Resûlullah'a ait değildir. İsterse o hadisi pek çok ravi rivayet etmiş olsun.” Nitekim ona göre hadis Kur'ân'ı neshedemez. Eğer hadis tevili mümkün olmayacak derecede Kur'ân'la çelişirse, Kur'ân kabul edilir, hadis reddedilir.
Hadis-i şerifleri delil saymamak, Kur'an-ı kerimi delil saymamak olur. Hadisler delil olmazsa, her şeyin hükmünü Kur'an-ı kerimde bulamayız. (O Peygamber, güzel şeyleri helâl, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157] (Allahü teâlâ, haram kılma yetkisini Resulüne de vermiştir.)
HADİSLER İSLAMDAN 80 YIL SONRA YAZILMAYA BAŞLADI
Hz. Peygamber Kuran'ı Kerimle karıştırılır diye hadislerin yazılmasını yasaklamıştır. Sahabeler ve dört halife de bu geleneği devam ettirmiştir. Tabiî ki sahabeler ölmeye başladığında bunlar unutulmasın diye 80 yıl sonra hadis yazılmaya izin çıkmıştır.
İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre hadislerin lafızları Peygamber'e, mâna ve mefhumu Allah'a aittir.
Hadisler, İslam'dan önce ve İslam'ın ilk devirlerinde yaşamış olan insan topluluklarının adet, örf, hayat tarzları hakkında bilgi vermesi açısından çok büyük öneme sahiptir. Hadisler, insanların İslam kurallarına uygun bir şekilde yaşamadı için gereken bilgileri verirler.
Sahih hadis, mütevâtir değildir. Sahih hadisi inkâr eden kâfir olmaz. Çünkü sahih hadis haberi vahid ise yani bir iki kanaldan gelmişse, mütevâtir derecesine ulaşmamışsa, zan ifade eder. İlim ifade etmez.
İslâm dinine inanmayan bütün grupları kapsayan “gayri müslim” (gayrü'l-müslim) karşılığında ise Kur'an'da ve hadislerde kâfir (çoğulu kâfirûn, küffâr, kefere) kelimesiyle küfr kökünün çeşitli türevleri kullanılmış, kâfirler içinde de bazı gruplar kendi özel adlarıyla anılmıştır.
Namaz “zaruriyyât-ı din”den yani her Müslümanın bilmesi gereken temel bilgilerden olduğu için inkâr edenin kâfir olacağı konusunda fakihler arasında icma bulunmaktadır. Bundan dolayı fakihler, namazın farziyetini inkâr edenlere verilecek cezayı irtidâd kapsamında değerlendirmişlerdir.
Hadislerin lafızları Kur'ân âyetleri gibi mûciz değildir. Bu bakımdan değiştirilmesi mümkündür.
Bir âlimin, hadîslerin sıhhati için aradığı şartları taşımayan, nitekim herhangi bir hadîsi haber verirken kasten yalan söylediği bilinen bir kimsenin haber verdiği hadîslerin hepsine mevzu (uydurma) hadîs denir.
Bugün kullanılan hadis literatürü, İslâm Peygamberi'nin ölümünden sonra dolaşımda olan sözlü rivayetlere dayanmaktadır. Kur'ân'ın aksine hadisler, İslâm Peygamberi'nin hayatı sırasında veya ölümünden hemen sonra yazılmamıştır.
Peygamber'in, Kur'ân'ı vahiy kâtiplerine yazdırdığı gibi hadisleri de Hz. Ali'ye yazdırdığı kabul edilmektedir.
Peygamberlik dönemi
İslam geleneğine göre, daha sonraları Kur'an'ı oluşturmak üzere derlenen vahiyler, Muhammed'e 610 yılında, Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde, Mekke yakınlarındaki Nur Dağı'nda bulunan Hira Mağarası'nda, inzivada iken inmeye başlamıştır.
“Mü'minin öldükten sonra verilmesine sebeb olduğu ilk hediyesi, cenâze namazını kılan kimsenin Allah katından mağfiret dilemesidir.” (Deylemî)32. Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33. Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.
Ehl-i Sünnet tarafından en güvenilir hadis kitabı olarak kabul edilir.
Dinimiz, nakle dayanmaktadır. Nakil doğru olunca, inanmak lazımdır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına yazıp bildirdikleri hadis-i şeriflerin hepsi sahihtir, doğrudur.
Hadislerin sahih olup olmaması hususunda muhaddisler arasında farklılık vardır. Peygamberimiz (asm)'in yalnızca sözleri değil tavırları, hareketleri, yaşantı tarzı, ibadet şekilleri vs. de hadis olarak nakledilmiştir. Bunların tekrarları çıkarıldığında, günümüze ulaşan kırk-elli bin civarında hadis vardır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri