Kahvenin içeriğinde yüksek oranda oksalat bulunuyor ve bu oksalat böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlıyor. Bu yüzden kahvenin yanında su içmek, oksalatın böbreklerden dışarı atılmasını sağlıyor. Yani, kahveden sonra su içmek sağlığımız için oldukça önemli bir yere sahip.
Bu dönemde su tüketimi oldukça önemlidir ve kahve diüretik (İdrar söktürücü) olduğundan dolayı vücuttan su kaybına sebep olmaktadır. Her 200 ml'lik (Bir su bardağı) kafeinli içecek içtiğinizde, en az bir o kadar daha su içilmesini biz beslenme uzmanları önermekteyiz.”
Kahveden önce içilen birkaç yudum su ağzın içini temizliyor, diğer tatlardan arınmasını sağlıyor ve böylelikle kahvenin tadı daha saf bir şekilde alınabiliyor. Kahvenin üzerine su içmek ise acı kahvenin tadını hafifletmek ve ağzı telvelerden arındırmak için, tahmin edebileceğiniz üzere.
Vücudumuzun bizi uyandırması için geliştirdiği mekanizmada günün belli saatlerinde kortizol hormunun seviyesi artar. Kortizol ( stres hormunu ) üretiminin en üst seviyeye çıktığı zamanlarda, kahvaltıdan sonra ve ( 08.00-09.00, (12.00-13.00) ve (17.30-18.30) dışındaki saatlerde kahve tüketilmelidir.
İlgili 32 soru bulundu
Ve kahve ve demir içeren ürünlerin alımını kesinlikle ayırmalılar, çünkü bu durumda tanenler de her şeyi “bozuyor”. Bu nedenle bezelye, fındık, mercimek, nohut ve soya ürünleri en iyi kahveden ayrı olarak yenir.
Kahve içtiğinizde kafeinin kana karışıp etkisini göstermesi ortalama 30 – 40 dakikayı bulur. Bu spora başlamadan en az 30 dakika önce kahvenizden son yudumunuzu almış olmanız gerektiği anlamına gelir. Tüketmeniz gereken ideal kafein miktarı ise 200 – 400 mg, yani ortalama 2 – 4 fincan kahvedir.
Dr. Canan Karatay, her sabah aç karnına Türk kahvesi içtiğini söyledi. Çiçeklerini bile sabah kahvesiyle beslediğini belirten Karatay, “Bir Türk kahvesi fincanı, domatesin verdiği antioksidandan 100 daha fazla antioksidan verir vücudunuza. Beyni de açar, cin gibi olursunuz…” dedi.
Ancak araştırmaya göre kahve, alt yemek borusu sfinkterini gevşetir ve tamamen kapanmamasına neden olabilir. Bunun sonucunda mide asidi mideden yemek borunuza tırmanabilir. Yani reflü gelişebilir. Aç karnına kahve içmenin en büyük zararlarından biri midede yarattığı ekşime ve reflüdür.
Yapılan bu deneye göre, bir işi su da dahil olmak üzere gün içinde hiçbir şey içmeyip yalnızca kahve içmeye başlarsa ikinci ve üçüncü fincan kahve, enerjisinin her zamankinden daha fazla artmasına neden oluyor. Çünkü kahve, vücudumuzdaki dopamin, serotonin ve adrenalin seviyelerini hızla artırıyor.
Kahvenin içeriğinde yüksek oranda oksalat bulunuyor ve bu oksalat böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlıyor. Bu yüzden kahvenin yanında su içmek, oksalatın böbreklerden dışarı atılmasını sağlıyor. Yani, kahveden sonra su içmek sağlığımız için oldukça önemli bir yere sahip.
Kahve midedeki asit seviyesini arttırıcı hormonları uyarmaktadır. Bu dönemde su tüketimi oldukça önemlidir ve kahve diüretik (İdrar söktürücü) olduğundan dolayı vücuttan su kaybına sebep olmaktadır.
Atatürk'ün gün boyu en az 15-16 kahve ve 40 kadar sigara içtiği biliniyor.
Kafein vücutta saatlerce kalır
Ancak buradan hareket ederek vücuda alınan kafeinin tamamının 8 saatte sindirilip vücuttan atıldığını söylemek mümkün değil. Sabah içilen bir kahvenin içindeki kafeinin tamamen sindirilip vücuttan atılması 12 saat sürebiliyor.
Uzmanlara göre ortalama sağlıklı bir yetişkin için ölümcül doz kafein 5 ila 10 g arasında. 590 ml'lik çifte kavrulmuş Starbucks kahvesinde 340 mg kafein bulunmaktadır. Ölümcül doz için o kadar fazla kahve içmeniz gerekir ki zaten yarı yolda mesaneniz havlu atar.
Kahve içtikten sonra kafeinin etkisini yaklaşık ilk 5 – 30 dakika içinde hissetmeye başlarsınız. Ve bu etki sonraki 5 saati kapsayacak şekilde devam edebilir (2). Bu da demek oluyor ki kahve, uyku ihtiyacını 5 saate kadar geciktirebilir. Ancak bu noktada önemli olan vücuda ne oranda kafein alındığıdır.
Sade kahvenin karaciğer üzerinde koruyucu ve iyileştirici etkisi olduğunu söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Başaranoğlu, şurup ve krema katılan yeni nesil kahvelerin obezite ve obezite nedenli metabolik kronik hastalık (diyabet, kalp damar hastalıkları) riskini artırdığını açıkladı.
Dr. Vedat Göral, günlük hayattaki stres, hareketsizlik ve masa başında uzun süre oturmanın bağırsağı tembelleştirdiğini belirterek, ' Muz, şeftali ve asitli içeceklerin yanı sıra fazla çay ve kahve tüketimi de kabızlığı tetikliyor.
Uzmanlara göre kahve tek başına asla kilo aldırmaz. Ancak kahvenin içine eklenen şeker, krema, tatlandırıcı, şurup ve süt tozu gibi şeyler kilo aldırabilir. Asıl kilo aldıran kişinin yaktığından fazla kaloriyi vücuduna almasıdır. Bu yüzden kahve tüketirken bu göz önünde bulundurulmalıdır.
Günde 3 fincanın üzerinde kahve tüketiminin doğurganlığı olumsuz etkileyebildiği, 5 fincanın üzerinde kahve tüketiminin de kemik erimesine yol açabildiğini gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Yine aşırı kahve tüketimi uykusuzluk, gerginlik, sinirlilik ve hassasiyet gibi olumsuzluklara yol açabilir.
Sabah aç karna bu kahveleri tüketmek kalp atışlarını hızlandırır, bu sayede vücutta yağ ve şeker yakımı sağlanır ve sabah aç karna kahve içmek metabolizmayı hızlandırması sebebi ile kilo vermeye yardımcı olmaktadır.
Yetişkinlerde günde 3-4 fincan kahve tüketimi yararlı etkiler sağlar. Yani maksimum kafein alımı günde 400 miligram geçmemeli yani 3 tatlı kaşığı kahveyi geçmemeli. Fakat kafeinin tolere edilme derecesi; kişinin genetik ve fiziksel özelliklerine, kahvenin tüketim sıklığı ve miktarına bağlı olarak değişiklik gösterir.
Kahve içip uykuya daldığımızda bir yandan kahve enerjimizi yükseltmek için harekete geçerken uyku da adenozin ile savaşır. Tam olarak kazan-kazan (win win) durumu oluşur. Kahve içtikten sonra uyumak, enerji üretmesi için tüm işi beyne bırakmak olarak da yorumlanabilir.
Kafein etkisiyle spor esnasında enerji için serbest yağ asitlerini kullanırız. Bu durum glikojen kaynaklarının daha zor tükenmesine sebep olur. Bunula birlikte dayanıklılık sporlarında daha uzun süre performans göstermemize yol açar.
Uzmanlar kafeinin uyuşturucu maddeler gibi ciddi yan etkiler yaratmayacağı ve sosyal olarak kabul edilebilir olduğu için bağımlılık yapıcı olmadığını belirtiyorlar. Kafeinin yapısı beyindeki adenozin molekülüne benzer. (Adenozin, sinir hücreleri arasında uyarı taşıyan bir maddedir.)
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri