Hülle, bir erkeğin, üç talakla boşadığı eşi ile tekrar evlenebilmesi için, o kadını rızasıyla başka bir erkekle nikahlayıp, bir geceliğine zifafa sokması demektir. Şayet o erkek zifaftan sonra boşarsa, o zaman bu kadın da isterse ilk kocasıyla evlenebilir.
Hanbelîler'e göre de hülle niyeti veya hülle şartıyla yapılan nikâh akdi dinen haram, hukuken bâtıldır. Ebû Hanîfe'nin hocası İbrâhim en-Nehaî, kadının veya ilk ya da ikinci kocadan birinin niyetinin hülle olması durumunda nikâhın bâtıl olduğunu ve kadının ilk kocaya helâl olmayacağını söylemiştir.
"Hülle" denilen usulün İslâm dininde yeri yoktur.
işte talakı selasiye ile yapılan boşanmalarda pişmanlık dönemi sonrası yeniden evlenebilmek için de hülle nikahı ve bu nikah için tercih edilen insanlardan oluşan hüllecilik mesleği doğmuştur.
“Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helal olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah'ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlea rine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur.
İlgili 33 soru bulundu
bir önceki ayette "boşanma iki keredir" der. üçüncü oldu mu başka birinin evlilik birliği içerisinde kadınla cinsel ilişki kurması gerekir ki o kadınlar tekrar evlenebilesin. bu olaya hülle denmekte.
Eski Türkçe ve Osmanlıca kaleme alınmış metinlerde ''tûl'' şeklinde geçen dul kelimesi, eski Türkçe sözcüklerden biridir. 10. yüzyıldan beri kullanılan bu kelime, eşinden ayrılmış kadın ve erkekler için kullanılır. Eşi vefat etmiş olan kişilere de dul denir.
Müslüman bir erkek, hanımına, ric'î veya bâin üç talak verirse, yani başka başka üç zamanda birer kere boşarsa yahut bir defa, “Üç kere boşadım” derse, eski nikâh büsbütün bozulur. Bu kadını tekrar alabilmesi için, hulle lazım olur.
Kişi ric'i talak ile boşadığı eşine, iddet süresi içinde nikâha gerek kalmadan, iddet süresi bitmiş ise yeni bir nikâh akdi ile dönebilir. Bâin talakta ise iddet içinde bile olsa yeni bir akitle aile tekrar kurulabilir. Üçüncü boşa(n)madan sonra ise kesin ayrılık gerçekleşir.
300 günlük süre kadının evlilik birliğinin kesin olarak sona ermesinden itibaren başlayacaktır. Evlilik birliğinin sona ermesi halinden yalnızca boşanma anlaşılmamalıdır. Zira ölüm veya gaiplik hallerinde de evlilik birliği sona ermektedir. Dolayısıyla bu hallerde de 300 günlük süre geçerliliğini koruyacaktır.
İslâmî hükümlere göre ise bir kimse nikahlandıktan sonra eşi ile arasında üç nikâh bağı meydana geliyor. Her bir boşama ile bu bağlardan biri kopar. Üçü de koptuğu, yani bir kimse eşini üç defa boşadığı zaman, evlilik hayatlarını devam ettirmeleri dinen caiz olmaz.
Nikâh akdi esnasında veya daha sonrasında kendisine tefvîz-i talak ile boşama yetkisi verilmeyen kadın da eğer isterse muhalea yöntemiyle kocasını boşayabilir. Muhaleada esas kadının kocasına bir bedel ödeyerek kocası ile boşanma üzerine bir anlaşma yapmasıdır.
Bir İslâm hukuku terimi olarak; üç talakla boşanmış olan bir kadının, eski kocasına yeniden dönebilmesi için, kendine nikah düşen başka bir bir erkekle usûlüne göre evlenip, ölüm veya boşanma ile bu ikinci evliliğin sona ermesi ve kadının eski kocasına helâl hâle gelmesi işlemi demektir.
Boşandıktan Sonra Aynı Kişi ile Tekrar Evlenme Süresi için belirli bir sınırlama bulunmamaktadır. Eşler boşanmanın hemen ardından tekrar evlenebilir. Bunun yanında kadın ayrıldığı eşinin dışında biri ile evlenecekse yasal süreyi beklemesi gerekir.
İslâm'a göre evli çiftler arasında üç bağ vardır. Buna göre koca, eşini en fazla iki defa boşamışsa onunla evliliğini sürdürebilir. Üçüncü kez boşamakla aralarındaki evlilik bağı tamamıyla ortadan kalkmış olur.
Aralarında dinî açıdan evlenme engeli bulunmayan bir erkekle bir kadının, erkeğin vereceği bir bedel karşılığında belirli bir süre karı-koca hayatı yaşamak üzere anlaşmalarına “müt'a nikâhı” denmektedir. İslâm öncesi dönemde müt'a, zaman zaman başvurulan bir uygulama olarak mevcuttu.
Çiftlerin anlaşmalı boşanma davası açabilmesi için Türk Medeni Kanunu'na göre en az 1 yıl evli olma şartı bulunmaktadır. Bu şartı sağlayamayan çiftler için çekişmeli boşanma davası açılmaktadır.
Buna göre: a) Eda ehliyetine sahip, aklı ve şuuru yerinde, ne söylediğinin farkında olan kişinin öfkeyle söylediği talâk sözü ittifakla geçerlidir. b) Öfke hâlinde akıl ve şuurunu tamamen kaybeden, ne dediğini bilmeyen cinnet halindeki kişinin talâkı ittifakla geçersizdir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 3/244).
İslâm aile hukukunda, evliliği sonlandırma kavramlarının başında “talâk” gelmektedir. Esasen Arapça bir kelime olan “talâk”ın Türkçe'de bilinen karşılığı “boşamak”tır.
Eğer üç talakla boşamayı kasdetmişse, karısı üç bain talakla boş olur. Böyle bir boşamada, eğer kadın iki bain talakla boşanmış da karı-koca tekrar birleşmek istiyorlarsa, yapılacak şey şudur: Kadının iddeti çıkmış olsun olmasın, kadının rızası olmak üzere, yeniden mehir yapılıp, yeniden nikah kıyılır.
Üç kere “boş ol” cümlesini bir mecliste söyleyen kişilerin üç hakkının gittiğini Ebu Hanife beyan eder. Ama bazı mezheplere göre kızgınlıkla söylenen üç, bir sayılır. Böyle durumlarda diğer mezheplerin müftüleri ile görüşmek lazımdır.
İslâm hukukunda boşanma hakkının kullanılması ile ilgili; talâk (kadının rızasına ve mahkemeye başvurmaksızın kocanın/erkeğin tek taraflı irade beyanı ile boşanması), hul/muhâlea (eşlerin anlaşarak boşanması) ve tefrîk (yargı yoluyla boşanma) olmak üzere üç temel yöntem/metod vardır.
Yapılan araştırmalara göre boşanan erkek psikolojisi belirtileri, iç kapanma, kimseye belli etmeden ağlamak, iş performansında düşüş ve motivasyon kaybı olarak gösteriliyor. Yine farklı yapılan bir araştırma sonucu, boşanma sonrasında erkeklerin, kadınlara kıyasla daha fazla yalnızlık çektiklerini ortaya koymuştur.
Karısını kaybeden erkeğe de dul denir.
kocası ölene "dul" denir; ama evladı ölene hiçbir şey denmez.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri